ben de mümkün mertebe uzak kalmaya çalışıyorum. belli bir çizgiyi aşınca işin suyu çıkıyor. kendi ailen bile olsa.

Çok kafaya takarsan yalnız kalırsın. Gamsız olacaksın. kim ne demiş ne yapmış umurunda olmayacak.

kalmak istersem kalıyorum ama dedikodudan, söylentiden çekindiğim için değil.

Yalnızlık korkunç evet henüz yeni girdim biraz açılayım. Yanımda biri çekiştirilirse hemen susmalıyım racon 1. Racon 2 bana bok attıklarında metanetli olmalıyım.

belirli bir karakterim,duruşum var bu zaten insan olmanın temel gereksinimi, bunun gerektirdiği gibi davranırım. Dedikoduya,alaya dahil olmam. Benim arkamdan konuşulur ve kulağıma gelirse karşı tarafın küçüklüğüne ve dahi bilinçsizliğine veririm. İnsanların içinde olmayı severim her şeye rağmen. Kötü şeyler de olacak elbette hayatın salt kelebekli,çiçekli olmasını bekleyemeyiz. Önemli olan buna karşı aldığımız tutum.

"o gün, bugün olmazsa yarın olur, o gün de olmazsa, gerekirse 15 20 sene sonra olur, ama olur."

abi bu nasıl oluyor ya, kafayı yer insan :) yok ben o kadar uzun husumetli kalamam.

racon 3: uzun süre kin bağlama.

İnsan içinde olmak suyun içinde olup suyu bilmemek gibi kendiliğinden olan bir şey. Yani çocukluktan bu yana bir şekilde insanlarla karşılıklı etkileşim içindeyiz. Ruh sağlığımızı korumak için özel bir çaba gerektirmemeli diye düşünüyorum. Yani ruh sağlığı olağanın dışında bir durumda bozulabilir insan içinde olmak zaten alışılmış, olağan bir şey, bir ihtiyaç. Yani dedikodu döndüğünde dahil olunmasa insanlar bundan hazzetmediğinizi fark ettiklerinde sizin yanınızda o kadar çok dedikodu yapmazlar diye düşünüyorum. Sonuçta dedikodu da karşılıklı sinerji ile gelişiyor. İnsanların sizinle ilgili konuşması da çok yıkıcı hale gelmediği sürece sizi etkilemez. Bilemedim neden ruh sağlığımızı korumak bu kadar zor olsun?

ççok sallamıyorum insanları bu sebeple he deyip geçebiliyorum

çok pahalı evet.
ton balığı listeyi şişirmiştir, insanlar tavuk yiyor. gerçi o da 30 oldu kilosu.

Bim - A101 - Şok üçlüsünden alışveriş yaparak başlayabilirsin. Mahallende tavukçu varsa tavuğu falan ondan al, marketlerden daha ucuz ve taze oluyor. Bizim buradaki marketlerde bir kilo tavuk göğsü 24 lira. tavukçuda 16. üstelik daha güzel olduğu çok net.

beslenemiyoruz....

Organik bile almamışsın
Organik almaya başladığında asıl ne kadar pahalınolduğunu göreceksin

beslenemiyoruz +1
çok pahalı evet :(

Kapitalizmin sunduğu sağlıklı beslenme evet çok pahalı. Ben bir çok yiyeceğimi kendim üretiyorum. Nanemi yoğurdumu. Sebze alış verişimi pazardan alıyorum. Ete bir şey diyemem yalnız.

Yukarda saydığın gıdaların hiçbirinde lif yok, nasıl sağlıklı?

Sağlıklı beslenme pahalı değil, yani düşünüldüğü anlamda pahalı değil yoksa dünya geneline göre evet bizde ürünler pahalı ama ucuza getirmek de bizim elimizde, kolaya kaçmayıp biraz araştırmacı olursak daha ucuza halletmek de mümkün. Mesela sağlıklı beslenme deyince akla direkt hayvansal beslenme geldiği için pahalı gibi duruyor ama öyle değil. Öncelikle sebzelerin hepsi ucuz; ıspanak pırasa taze fasulye patlıcan dereotu maydanoz brokoli karnabahar, bunların hepsi ucuz ama yenmiyor, halbuki beslenmenin büyük bir kısmını sebzeler oluşturmalı, yeşillik yemeden tükettiğiniz hayvansal ürünler vücutta efektif olarak kullanılamıyor, öncelikle bunu bilmek lazım. Hatta bunları pazardan falan alırsanız çok daha ucuza geliyor. İkincisi, mesela balık mevsimindeyiz. Birkaç gün önce eşek kadar palamut aldık 17 liraydı 2 kişi bitiremedik. Onun dışında 30'lu M boy yumurta Migros'ta 27 lira, ben gidip Migros'tan yumurta almam, yaşadığın semtteki herhangi bir markete gitsen 30'lu yumurta 17-18 lira, ben 17 liraya aldım, L boy, biraz daha kassam daha ucuzunu da bulurum ama gerek yok. Ha kırmızı et pahalı, ona yapacak bir şey yok, hep pahalıydı zaten, tavuk da son dönemde artışa geçti ama onu ucuza kapatmak da kolay; marketten almak yerine kasaptan daha ucuza alınabiliyor, Metro gibi büyük marketlerde de nispeten daha ucuza alınıyor, oradan da toplu olarak alınabilir. Yani Migros'ta kilosu 25-30 lira olan tavuk göğsünü daha yerel marketlerde ya da kasapta veya toplu satış yapan marketlerde daha ucuza alabilirsiniz, ben genelde öyle yapıyorum. Bunların dışında bakliyatlar var. Bir paket nohut alıp yanında 2 tane yumurta haşlayıp yediğinde çok iyi bir antrenman sonrası öğünü olabilir; proteinse protein karbonhidratsa karbonhidrat, bunları da keşfetmek lazım. Ha tüm bunlara rağmen genele göre yine de pahalı değil mi? Evet pahalı ama sağlıksız beslensen o da pahalı. Bi kutu pizza alsan yine aynı parayı ödüyorsun, çok değişmiyor.

Sağlıklı beslenmekten kasıt nedir, o önemli tabii.

Şöyle söyleyeyim; geçtiğimiz kış maddi anlamda çok ciddi problemler yaşadım. Öyle böyle değil, bildiğin fakirdim açıkçası. Sadece evde yemek zorundaydım ve sebze, bakliyat ağırlıklı besleniyordum. Genelde internetten farklı tariflere bakarak yemek yapıyorum. Et yememe gibi bir durumum da yok aslında ama fakirlikten en ucuz yoldan lezzetli ve besleyici neler yapabilirim diye araştırır dururdum, oldukça da kolaydı açıkçası düzen oturtmak. Ha bilmiyorum bu arada tesadüf müdür ama hiç hasta olmadan geçirdim o kışı.

Food inc belgeselinin ana fikri buydu zaten.

Adam 1 kilo sebze alacagima tonla hamburger alir yerim diyordu.
Saglikli urunleri depolamasi tasimasi pahali. Bunu ucuzlatmanin da pek yolu yok, bu yuzden hormonlu tavuk yemek zorundayiz.

Düzenli beslenerek
Bol bol meyve tüketerek
Sıcak şeyler içerek
Öksüren, hapşıran insanlardan uzak durarak.

c vitamini takviyesi. ester c. Geçen kışı hasta olmadan hallettim. öyle çokta almıyorum haftada 1 filan. Eczanelerde satılıyor. internette de var ama güvenemiyorum.

edit: @amantra ursula'nın dediklerini zaten yapıyorum ilaveten olarak sorduğunu düşünüyorum. yoksa sürekli öksüren birisi ile uzun süre kapalı bir ortamda kalırsan hasta olmaman mucize.

Uykusuz kalmamak çok önemli ben uykusuz kalınca hemen vücut direncim düşüyor

Amaranta'nın dediklerini dikkate al:

- Düzenli beslenerek
- Bol bol meyve tüketerek
- Sıcak şeyler içerek
- Öksüren, hapşıran insanlardan uzak durarak.


İlaveten, mutlaka hareket et. Hiç değilse günde 1 saat kadar tempolu şekilde yürü. Bağışıklık sistemine iyi gelir.

Unutmadan, düzenli uyku da oldukça önemli.

Komşularım gripten ölüyorlar mışıl mışıl uyuyorum. Geniz akıntım bile yok. Gelelim sadede: d vitaminimi düştüğü an yükseltirim. Sabahları favori kahvaltım bal ve tereyağı oldu. Ama 10 dan önce yaparım. Tereyağını abimden alıyorum mis gibi. Bal da hediye geldi. Sonra yoga yapıyorum. Birde grip olacakmışım gibi hissedince burnuma bol kaya tuzulu su çekip pamuk mendilimle bi güzel temizliyorum. 2 gün sonra gripten ölebilirim de ama illa bunlardan diyemem. Asıl önemliyi gećmişim 9 buçuk 10 arası uyuyorum erken kalkıyorum.

benim için en önemli şeyler: uyku, açlık ve tabi üşüme
bunlara dikkat ediyorum

Bir ara çok sık bronşit oluyordum, yani soğuk algınlığı ile başlayıp bronşit olmadan geçmiyordu hastalığım. O zaman doktor önerisiyle grip aşısı + antibiyotik profilaksisi + zatüree aşısı olmuştum 2 sene üst üste. Antibiyotik tedavisi de şöyle oluyor: kasım aralık ocak aylarında penadur iğne şubatta deposilin. 2 sene hasta olmadım, sonra yine başladı. Doktora danışın belki size de önerir.

Günde bir kez Imutor ve omega 3 alıyorum.

cok dikkat edersen hasta olursun, en cok onlar hasta zaten

Annem aşı yaptırıyo

Ben spor yapıyorum, soğuktan korkmadan makul kalınlıkta giyiniyorum.

maliye konuk evi.

orada doluymuş. fuar olduğu için her yer dolu.

tapu kadastro misafirhanesi'nde var. hiho

Yaşlı derken ve hareket kabiliyeti derken neleri kastediyorsun?

www.youtube.com

oğuz altun, vuaavv dedeler muhteşem. ben de bizim yaşlıyı bu kıvama getirmek istiyorum.

benim kastettiğim yaşlı köşede oturup sürekli kendini dinleyip kendinde hastalık bulan bir yaşlı. böğrüne kulunç girenlerden.

Spor geçmişi yoksa en garantisi yürüyüş. Biz büyük anne ve dedeyi zorla da olsa en uzak bakkaldan ekmek almaya yolluyoruz mesela :D Aslında sahile gidip sahil boyu yuruyebilirler ama istemiyorlar. Gerçi anneannem çarşı pazar deyince hepimizden daha aktif hale geliyor birden bel ağrısı falan gidiyor niyeyse :D

En güzeli açık havada yürüyüş. Göğse takılan bir nabızölçerin alarmı risksiz bir seviyeye ayarlanarak daha tempolu olmaları istenebilir. (Tabi bunu yapmak için yaşlının sağlıklı olduğunu varsayıyoruz.)
60-70 arasındalarsa bizim salona yolla. Ben ilgileneyim. Vücut yapsınlar.

Atlari ruzgar kanat haric siirden nefret ederim.

Ihlamurlar çiçek açtığı zamanı okuyana kadar benim de pek aram yoktu. Teşekkürler.

Beni derinden etkileyen şiirler hariç hayır, şiirle pek aram yok. Hele Turgut Uyar gibi "Bugün hava şahaneydi, mavi huy bende", "Ah ne güzel sarı çiçek gibi maviler delisiyim, maviler de olmasa perişandık", "Maviye dalacaksın, içine çekeceksin" gibi şiirler bana komik bile geliyor. Kafiyesiz, redifsiz ya da Nazım Hikmet tarzı, klasik tarzda yazılmamış şiirler hiç ilgimi çekmiyor. Özdemir Asaf bir nebze daha iyi bence.

Şiiri çok severim. meb'e bir noktada katılmakla birlikte (İkinci yeniye ben de pek ısınabilmiş değilim) genelde ayırmam şiiri, okurum, çok beğendiklerimi not ederim. Yalın dille yazılan şiirler daha çok hoşuma gidiyor.

Misal sevdiklerimden

Simsiyah
Bembeyaz
Bomboşum
İster siyah tebeşirle çiz
İster beyaz tebeşirle
Nafile

Severim. Dinlerim, okurum, nadiren kendi çapımda yazarım. Didem Madak sayesinde başladım ve sevdim şiir okumayı. Samson ve Dalila'nın gönlümde yeri ayrıdır. Onun haricinde Yavuz Bülen Bakiler'in Sen sen sen şiirini ara sıra okurum çok hoşuma gidiyor.

Didem Madak
Edip Cansever
Furuğ Feruhzad
Ahmet Erhan

Bunlar olmazsa olmazım benim.

İk rayı gibiyiz bir tren yolunun
Neyi değiştirir yakın olması, son istasyonun?

Şöyle iki satırla iki günlük olayı anlatıyorsa bende seviyorum.
Ama İbrahim Sadri gibi
bugün soğan yedim, televizyonda çizgi film vardı biraz ona baktım
Gibi saçmalıklar, doğruları da götürüyor.

Adnan Yücel-Suskunum Sana
Metin Eloğlu-Lokman Hekimin Sev Dediği
Nazim Hikmet-Severmisim Meğer
Metin Altiok-Ben simdi biraz
Ahmed Arif- Acar kan kirmizi yediverenler

ben iq mu merak ediyorum. bu testi yapmak için bayağı ciddi bir kurs sürecine gitmek, sınava girip yetkinlik kazanmak gerekiyormuş, türkiyede de pek yokmuş. en azından mevcut şehrimde yok, olsa da 500-1000 çekerler yine olmaz.

ama gerçekten merak etmiyor değilim.

dehb geçer mi

Depresyona yatkınlığım mı var yoksa öyle miyim, negatif düşüncelerimin kaynağı çok detaycı ve kontrolcü olmamdan mı, mükemmeliyetçiliğim yüzünden mi hiçbir işe başlayamıyorum ya da cesaret edemiyorum, çocukken yaşanan bir travmanın hala etkisinde miyim yoksa atlattım mı bunu nasıl anlarım gibi sorular var kafamda

Sanırım yüksek lisans için istiyorsun. Ben alandan biri olarak şunu söylemek istiyorum sadece. Ne olursun üniversite öğrencileri üzerinde araştırma yapma. Alanın en büyük sorunlarin biri bu. Alanda üniversite öğrencileri, lise öğrencileri dışında makale, tez yok. Yetişkinlere bir çalışma yap lütfen. Bankacılara yap mesela. Alanda bu konuda eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Ya da mağaza çalışanlarına, inşaat işçilerine. Alanda üniversite öğrencileri görmekten bıktım. Mavi yakaya da çalışma lazım. Diğer sektörlere de lazım.

Okb hastası mıyım acaba, yoksa her şeyi kağıt üzerinde planlamak, çok katı kurallar koymak, listeler yapmak, uyamayınca da depresyona girmek bir şekilde normal olabilir mi?

Anksiyete ve panik ataktan kurtulabilecek miyim, ilaç kullanmadan hayatta kalmam mümkün mü?

Bağımlılıklarımdan kurtulabilecek miyim?

Sakız çiğnerken beynim alınmış gibi hissediyorum. Neden ki?

iyi para var mı hala

Psikiyatrik hastalıkların nedenini merak ediyorum. He tabii illa bir nedene oturtulmuştur bilim insanlarına göre ama tam değil bildiğim kadarıyla. Genetik faktörler, çevrenin etkisi gibi etkenler var. Ama neden bir diğerinde değil de bende ortaya çıktı mesela x hastalığı bunu merak ediyorum.

Bir de psikolojiye hakim olmak insanların davranışını önceden okumayı kolaylaştırır mı acaba? Psikolojiyle alakam yok, halktan biriyim. Bu yüzden merak ettiklerim de halkın cahilliğiyle aynı doğrultuda sanırım. :')

edit: ayrıca psikiyatrik ilaçlar beyinde geri dönülmez hasarlara (?) neden oluyor mu? İlaç kullanmadan önceki beyin ile ilaç kullanımındaki beynin aynı olmadığını duymuştum. Bir daha da aynı duruma gelmiyor herhalde.

ööle.

etik olarak anlatılmaması gereken hasta hikayelerini merak ediyorum.

serkan karaismailoğlu'nun anlattığı şeyler ilgimi çekiyor bir de sinan canan. o damardan kendi özgün sorularınız üzerinden yürüyebilirsiniz.

Hayır,ben mükemmel hissediyorum.Yazın Egedeydim,iyi hoş ama bir şeyler eksik gibi. İstanbul'un yeşilini,boğazın güzelliğini,aktivite zenginliğini hiç bir şeye değişmem.Cok mutluyum burda olmaktan.

İzmirde bir dönem yaşadım, çalıştığın yaşadığın yer gittikçe kaotikleşiyor, ha Izmir pahalıydı ama. Öncesinde Ankaradaydım ama okul vs. daha kolaydı.

Şimdi büyükçe bir ilçedeyim egede deniz kenarı bir yer. Marketler izmirden daha pahalı, sebze bulmak dahi zor. Pazar deseniz bostanli pazarinda daha cok ot vs olurdu, pazari bile sıkıntı, heralde buralarda üretilen direkt dışarı gidiyor. Daha doğal pazar diye bir şey göremiyorum.

Ha trafik yok, her yer araçla maksimum 15 dk. Yaşamak başka, egeyi dolaşmak başka tatil olarak.

ben de egede akdenizde gezince aynı şeyi hissediyorum
istanbul bana hayatta olduğumu yaşadığımı hissettiriyor
hayatın içinde olduğumu hissediyorum yani
ege akdeniz çok güzel ok ama max 1 hafta 10 gün bana yetiyor
istanbul a ne kadar bok atılsa da kalabalık trafik vs
kendini besleyebileceğin çok şey var
yıllardır bu şehirdeyim hala keşfetmediğim bisürü yeri var mesela.
konserler, sergiler, tiyatro oyunları, büyük organizasyonlar hep burada.
kültürel olarak da beni besliyor.
yurtdışında da yaşadım ve istanbulu çok özledim.

Ege gibi kısmen şehirleşmemiş kısımlar ile İstanbul'u karşılaştırmak bana göre haksızlık. Ege kendine has bir huzura sahip İstanbul buna yanaşamaz.
Ama İstanbul'u kendisiyle aynı sınıfta yabancı şehirlerle karşılaştırınca, bu "bunaltma" fikri hakikatten çok göze çarpıyor.
Arkadaş, kaldırım yok, trafikte kurala uyan araba yok, bebek arabasıyla evinden çıkıp gidebileceğin park yok, sokaklarda ağaç yok. Robot gibi yaşıyoruz. "Sıkıldım köşedeki puba gideyim oturayım" desen öyle bir zihniyet yok. Trafikte kavga, otobüste taciz, iş yerinde baskı. Ne desem az.

Acele etmeden hareket edemeyeceğimiz hiçbir yerde huzuru bulamayız. Acelemiz yoksa bile acele etmek zorundayız çünkü hayat İstanbul'da çok hızlı.

Elbette İstanbul'da kalan bir avuç yeşilliğin içinde yaşıyorsanız mükemmel hissedebilirsiniz fakat kentsel dönüşüm zırvasıyla yüksek yüksek betonlara gömülen semtlerde, karınca yuvasından hallice apartman dairelerinde yaşayanlara sorarsanız İstanbul'un taşına da olmayan toprağına da lanet okurlar.

2 asırdır İstanbul'da olan bir ailenin üyesiyim. Çocukluğumda ucundan biraz yakaladım yeşilliği ve mahalle kültürünü. Kendimi bildim bileli ise gönül rahatlığıyla bok gibi hissettiğimi söyleyebilirim.

Haftalik istanbul ne kadar boktan sehir duyurumuza hosgeldiniz.abi kasiyorsa sizi terkedin gidin,kalin egede,biryerde,yozgatta vs.hem gitmeyip hem biybiy ediyorsunuz.

beni hic kasmiyor istanbul,dogdum,buyudum ve muhtemelen burada olmeyi planliyorum.ise gec gitme ozgurlugum var,gitmeme ozgurlugumde,trafikle ugrasmiyorum,ofisten kizkulesini bogazi seyrediyorum,beni gormek isteyen herkes cikip yanima geliyor,cay,kahve,guzel yemekler seklinde takiliyoruz.baktim is cikisinda trafik var,gidip bir yerlede takilip trafik saatini atlatiyorum.ama istanbul da opera var demeyecegim umrumda da degil zaten.

Burasi br metropol,kocaman bir sehir,bir ucundan obur ucuna yaklasik 150-200 km boyunca boslugu olmayan bir sehir.trafik olmamasi dusunulemez.baska sehirlerde 20 km ilceden sehir merkezine gtmek icin yarin gidelim diye plan yapilirken bu sehirde gunluk minimum 50 km yapmak gayet normal.

Kisaca kendi kosullarini duzelteceksin,bu sehirde sosyal olamiyorum diyorsan sorunu kendinde aramalisin.

istanbul'dan memnun olmayanlar gitseler en azından da rahatlasak.

@xvyz+1

Sanki 100 yılın tespitini yapmış gibi her seferinde aynı geyikler. Trafik, kalabalık, hayat hızlı vs. Bir bitmediniz hıaamına.

Heybeliada olmasa hak verirdim. Heybeliada dan sonra İstanbul bile bana çok güzel gelmeye başladı. Çok da kötü değil aslında.

7 ay önce alanya'dan istanbula taşındım. güzel bir işim ve kazancım var. beğenmezsem işimi değiştirme olanağım var. ama 1 saniye bile yaşadığımı hissetmedim bu 7 ayda.

çok yakında tekrar alanya'ya döneceğim. istanbul'dan 3 kişi eksilecek, kalanlar biraz ferahlasın :)

valla iyice baygınlık geldi istanbul leş muhabbetinden, imkanı olanlar keşke gitseler. Ben memnunum açıkçası evet sıkıntısı var ama bir laf vardır ya akı bokunu kurtarıyor mu diye evet akı kurtarıyor o sebeple beni germiyor.

Hatta daha fazla durup durup istanbul beni çok geriyor yeaaaa muhabbetleri sinirlerimi geriyor. İlk etapta izmir çok güzel antalya çok güzel mis gibi yaşarsın geyikleri dönüyor sonra düşünüyorum yok abi istanbuldan sonra hiç bir yer paklamaz.

İstanbul'dan rahatsız olup buraya çakılı kalanlara laf atmak da çok abesmiş.
Ne yapalım arkadaş? Yüzlerce yıldır ailem İstanbullu, ama bıktık, yıldık. Bir kısmı "Yunaninstana mı yerleşsek" diyor, diğer kısmı "İngilterede iş imkanı var" diye akraba kovalıyor.
Ortaköyde büyük büyük teyzemle yürürken anlattıklarını şimdi hayal dahi edemiyorum. Çocukken içinde gezdiğimiz ahşap evi, yeşillikleri ben bu yaşımda etrafta göremez oldum. Hayır yani sktir olup gidebilsek iki dakika durmayacağız da, şu an imkanımız yok. Bir yıl sonra yurtdışındayken uzaktan İstanbul'u kötülerim siz de rahat edersiniz.
Sanki hem İstanbulda yaşayıp hem de burayı kötülemek yasakmış gibi..

Berbat arkadaş burası, kabul edin. Fanusunuzda "Ayh harika ortam" diye kıvırıyor olabilirsiniz. Gerçek öyle değil.

@byzas, işte gerçek bir İstanbul asilzadesi.

beğenmeyen gitsin demek kolay. imkanı olsa gidecek zaten, söylemene gerek yok.

içinde olmayınca her şeye rağmen alışkanlıktan özlenilse de, daha sakin bir ege kasabasında yaşamak bana koymazdı.


dünyanın en güzel şehirlerinden birinin geldiği nokta içler acısı. bir zamanlar yeşillikler, güzel tahta evler, istanbul beyefendisi/hanımefendisi dediğimiz jilet gibi insanlar varken şimdi, kalabalık, kaos, demografik yapısı bozulmuş, beton yığını, yeşilliğe hasret, hırsızı uğursuzu dolmus bir şehir oldu.

babalarımız, annelerimiz zamanında istiklal caddesine en güzel kıyafetlerini giyer çıkarmış. çok değil 6-7 sene önce yine de gayet güzel bir caddeydi. simdi geldigi nokta içler acısı. çok üzülüyorum bu haline. uzun zamandır gitmeyen varsa gitsin görsün caddenin içler acısı halini, bir daha gitmez zaten.

bir zamanlar kadıköy'e bin basacak bir caddeyken şimdi Sakarya çark caddesi bile etmeyecek rezilliğe ulaşması istanbul'un ne kadar berbat olduğunun en büyük ispatıdır.

İstanbul gibi güzel bir şehir ne kadar leş haline getirilebilirse elbirliği ile o kadar leş yapabilmişiz işte.Bunaltıyor diyenlere kızanlar neyin kafasında anlamıyorum.Tarihin de, doğal güzelliğin de içine etmişiz işte kardeşim.Senin dünya görüşün,bakış açın bunu idrak etmeye yetmiyorsa bize değil kendine kız

istanbul'da ve İzmir'de toplam 19 yıl yaşadım, şimdi Ankara'dayım. İzmir tabi ki istanbul'dan daha rahat, ama kaos ve iğrençlik görmek istiyorsan lütfen bi kere ankara'ya gel ve sonra geri dön istanbul'a, nasıl taşını toprağını öpeceksin.. sosyal aktivite yok, gidecek yer yok, gezecek yer yok, hiçbir bok yok. üstelik yarısı kadar nüfusu olmamasına rağmen İstanbul kadar kalabalık, bazen daha bile beter. bence bi dene, sonra bak nasıl seveceksin istanbulu.

istanbul tüm vaktini alıyor insanın. şunu kabul edin bir kere ulaşım ömrü mahvediyor. sahi kendinize ayıracak vakit bulabiliyor musunuz? tamam belki karnınız acıkınca dışarda yemek için bir sürü seçenek mevcut. akşam olunca, istediğin tiyatro , sinema seç beğen git. manzarası, müzeleri, alış-veriş seçenekleri açısından da zenginsiniz. lakin bunları değerlendirebilmek için vakit gerek nasıl buluyorsunuz ben hayret ediyorum. özellikle çalışanların işi çok zor. kendi ailemden biliyorum. başını yastığa koyup uykusunu alacak vakti zor denkleştiriyor. istanbul'un tadını çıkarabilmem için mesaisi az bol paralı bir işimin olması lazım sanırım diye düşünüyorum.

istanbul çok sosyal diyenler en son ne zaman tiyatroya operaya gitmiştir merak ediyorum bence istanbul sadece imaj şehri her gün afişlerde patlayan sosyal aktiviteler görüyoruz vs. ama hiçbirine gidemiyoruz ya ortam ya zaman ya para olmuyor bazende enerji. kendi ortamını yaratmış insanlar var belli bir sistem içinde onlara lafım yok zaten onlar yaşamaya devam etsin. ama şehrin yüzde doksanı bu şekilde. ha mutlu bir şehir olsak stresli bir şehir olmayız zaten.

Uzun zamandır İstanbul'da değilim, ama İstanbul, rahat takılmak açısından en ideal şehirlerden biri. Kendinizi daha rahat bir biçimde ifade edebilir, daha kafanıza göre yaşayabilirsiniz (tabii ki gasp, tinerci vs olabilir, o ayrı bir konu).

Ama o şehirde yaşayıp, çok iyi bir gelir elde etmiyorsanız, manası yok. Zira, o zaman trafiktir, kalabalıktır daha çok hissediliyor. Ama her halükarda, imkanlar bakımından diğer tüm şehirlerden açık arayla önde. Sosyal olamıyorum diyorsanız, biraz da kendinizde aramak gerekebilir. Ege'ye de gitseniz, sosyal değilseniz yine bir şey yapmazsınız.

Ha, sosyal değilim, kendi halimde yaşamaktan da memnunum diyorsanız o zaman gitmek mantıklı tabii.

daha yakmadım.

yakmadık. evde izolasyon var.

hayır, daha erken.

akşamları 10 derecenin altına inmedikçe yakmamayı düşünüyoruz. bu da kasım ortalarına denk geliyor sanırım aylık baktığım zaman.

Hayır, hatta gece salonun camlarını açık bırakıyorum. Hedefim aralık başına kadar yakmamak. İzmir.

ankara'da bile yakmadik biz, bazi geceler 7 dereceye dusuyor. kucuk cocuk falan yoksa eger su havada isinma ihtiyaci hissediyorsaniz ya yalitima ya da kan degerlerinize baktirin bence.

Hava yeterince soğumadı, yakmıyoruz.

Arada açıyoruz, bana kalsa açmasak da olur pek üşümüyorum.

yakmadım.

kasım'ı görmeden yakmam.

yakmadım henüz ama bu durum birazda istanbulun neresinde oturduğunuza bağlı, zekeriyaköyde, kemerburgaz vs. de oturuyo olsam yakardım diye düşünüyorum.

Biraz battaniye ile idare lütfen daha erken. Kasımı bulsun bakalım.

Yakmadık. Elektrikli battaniye rulz.

Valla ben pencere yarım açık uyuyorum. Lokasyon Bursa

Henüz yakmadık.

Yoo :)

yakında sözleşmeliler kadroya geçebilir. o zaman pişman olursun. çok yoruluyorsan 21 saate gir. hatta tayin zamanı küçük bir okula gidip daha rahat edersin. hormonların mı değişti ne oldu? geçici bunlar. sakın bırakma mesleğini.

sevgili sylcn

1 esin calisacak bir şekilde başka bi iş bulsun calissin
2 okul rahattır zaten dogum izni vs. alacaksın sakin ol sakın istifa etme
3 aileler ne durumda bilmiyorum ama biraz ev esyası vs. ailenizden yardım isteyin
evin birini de kapatın

yoksa isler zor
cocugu doguracaksan birikim şart

Çalışmayıp ne yapacaksın pardon da? Her insanın bir mesleği ve işi olmalı bu hayatta.

Çalışmak benim fıtratıma uygun değilmiş ne demektir yaw. Dilencilik mi yapacaksın? Koca parası yiyip boş bir hayat mı geçireceksin? İnsanlara bağımlı yaşamaktan daha boktan bir hayat düşünemiyorum şahsen.

Düzen kurmadan evlenmek ve çocuk yapmak bence fıtratınıza uygun değilmiş.

Öncelikle ev ayakkabısı ya da terlik al halıdan daha ucuz
Düğün taksidi konusunda bir şey diyemiyorum keşke yapmasaymışsınız
Eşinizin çalışması gerek anneniz yanınızda dursun.
Bu söylediklerinizin hepsi düşünmeden hareket etmek yüzünden oluyor.
Paran yok düğün yapıyorsun taksidi bitmeden çocuk, anlamam mümkün değil.
İşinizden ayrılmayın çünkü diğer çalışma hayatı çok daha zor ve çetrefilli, çalışmayan anne/ ev kadının nasıl hayatta gerilediğini görmüş bir insanım tavsiye etmem. Eşinizin avcuna bakmayın. O gün gelir ayrılmak ister pişman olursunuz. Çalışma hayatı bok gibi ama herkes için bok gibi ve kimse de mutlu değil. Mutluluğu çalışma haytında değil dışarda arayın.

Çocuk bekliyorsanız riskli biraz, bırakmayın. Biraz sıkın dişinizi derim en azından çocuk büyüyene kadar. Zaten izne ayrılacaksınız çocuk doğunca, belki fikriniz değişir. Hayatınıza çok büyük bir değişiklik katacak zaten. Devam edin derim, olmazsa en azından çocuğunuz için bırakmış olursunuz.

Mesele yorulmaksa, öğretmenlik dışında yapacağınız işlerin koşulları öğretmenlikten çok çok daha ağır gelir. Bunun dışında içinde bulunduğunuz koşullarda neler yapılabileceğini yukarıda arkadaşlar söylemişler.

Ev hanımı olmak, kendinizin eve bir şeyler katamaması bir süreç sonrasında sizi üzebilir daha doğrusu kendinizi kısıtlı hissetmenize neden olabilir.

hocam işin olduğuna şükret diyorum ben. öğretmen isen çok bir alternatifin de yoktur. hani mühendis olsan falan derim ki biraz ara verirsin olmazsa tekrar bir şekilde başka bir yerde başlarsın. ama sırada atanmayı bekleyen binlerce öğretmen varken ilerde ah vah ettiğinde çok geç olabilir. bu sebeple devam. ekmek parası bu.

yorulacağız, ayrı kalacağız, bıkacağız belki ama hepsi geçiyor inan. hatta bunlardan sonra daha güçlü oluyor insan.

çalışmak kimsenin fıtratına uygun değil. okul hayatı zor geliyorsa ki öğretmenliğe çok acayip sevmiyorsanız gayet normal, özel derse kaymaya çalışabilirsin. lisede bana özel derse gelen bir hoca vardı. endüstri mühendisliği bitirmesine rağmen geçimini özel ders vererek sağlıyordu. iş saatleri daha uygun olur. tabii ki bir anda değil de kademelili yaparsanız açıkta kalmazsınız.

bence özel dersten dolayı matematik en şanslı öğretmenlik branşı. istifa edecekseniz de özel ders vererek gelir elde edebilirsiniz. okul ortamından sıkıldığınızı söylemişsiniz, belki o şekilde ders vermek daha iyi gelir. ben maddi olarak sıkışıksam okulla beraber yapmayı düşünürdüm hatta.

Hiç özel sektör görmemişsiniz herhalde. Düzen durmadan düğün yapıp çocuk yapmak nedendir, neyinize güveniyorsunuz hiç bilmiyorum. Doğacak çocuğa yazık etmeyin ve mesleğinizi layıkıyla yapmaya çalışın lütfen.

birincisi istifa etmemen en sağlıklı olanı. ikincisi ise bu kadar zorluğa rağmen, evlilik müessesini devam ettirmeniz. eşiniz değerinizi bilmeli.

herkes çalışacak diye bir kural yok ama
1- hala taksit ödüyorsanız demek eşiniz de çok dolmuş taşmış bir insan değil. e şimdi hamilesiniz zaten, bu bebeğe nasıl bakacaksınız o kadar borçla filan? halı alamıyorken?
2. dönemin sonuna doğru doğum iznine ayrılabiliyorsunuz.
o kadar sıkıldıysanız doğum iznini doğumdan önce 8 sonra 8 hafta, sonra da ücretsiz olacak şekilde alın madem. 1.5 yıl filan yapıyor bu kocaman bir süre. bol bol düşünürsünüz. oradaki evi de kapatırsınız eşinizin yanına gidersiniz.
2- hadi istifa ettiniz. gerçekten alternatif evde oturmak mı? dediğim gibi geçinebilecek misiniz bebekle ve borçla? çalışacak olsanız öğretmen olarak devlette çalışmaktan daha "kebap" iş maalesef yok şu anda memlekette. eşinizin işi garanti mi? ve diyelim ki o da sıkıldı işinden ne olacak? pişman oldunuz, atanabilecke misiniz tekrar? kanunu ne bunun?
3- hep akademisyen olmayı hayal etmiştim, sırf bunun için temel bilim okudum, bunun için y.dışında doktora yaptım vs. ama benim de hiç hayal ettiğim şekilde olmadı. yani kariyer değiştirmek çok normal ve "tanıdık" geliyor bana. ama bırakıp ev hanımı olmak biraz cüratkar hele hele bu kadar yeni evliyken, borçluyken, memleket bu haldeyken...bilemiyorum. elbette çok mutsuzsanız sizin bileceğiniz iş de; şu an halı yok diye hastasınız (en azındna siz kfanızda ona bağlamışsınız) yarın para sıkıntısından çocuğu istediğiniz bir okula filan gönderemezseniz daha büyük hasta olabilirsiniz. Ama derseniz ki yok asıl mutsuz bir anne olarak çocuk yetiştirirsem benim için daha büyük bir sorun, eşime de sonsuz güveniyorum. Atanmak için deliren binler var.

dışarda daha mutlu bir hayat yok. benzer zorlukları her sektörde yaşarsınız.

belli başlı şeylere canınız sıkılmış anlaşılan bunların hepsini mesleğe yüklemeyin bir anda. dönemsel sorunlar +1

bir kadının ev hanımlığını tercih etmeyi aklına getirmesi bile erkeğe yapılmış bir saygısızlık bence. çalışmak herkes için zor. eşiniz çalışmalı. sizin de mesleği bırakmamanızı tavsiye ederim.

Yorumlar bomboş. En iyisini sen bilirsin biz dwgil. Ben de matematik ogretmeniydim ancak bana gore cekilir dert degil. Sevdigim isi yapiyorum su an.

Senelerdir eşime bağımlıyım o kadar zor ki; anlatamam. Ona doğum günü hediyesi için hep ablamdan borç alırdım. Anneme hediye almak için ondan para isterdim. Azıcık para kazandım geçenlerde yeminle cennet bu olmali. Tüm yorgunluğum uçtu gitti. Evde de boş durmuyorsun zaten sürekli iş çıkıyor ama hiç göze görünmüyor.

okumuş insan olarak çocuk bakıcılığı yapın.

Evlendim çocuguuda koydum daha be çalışıcam ki yaaa.....

Öyle bir işyerinde kalınmaz ama iş bulmadan işten çıkmak da çok mantıklı değil bu devirde.

Alternatif varsa direkt çıkış yoksa bulup öyle çıkış. Ben cüzdanı her zaman düşünürüm knk. Ne gururu amk?

Patronunuzla konuştunuz mu? konuşmayı deneyin bence, böyle böyle demiştiniz deyin.

Konuştum tabi konuşmaz olur muyum.. Yan çizip duruyor.

iş bul uza, en temizi.

ama çok zoruna gidiyorsa iş bulabileceğine de eminsen bas istifayı.

sonra sabah akşam takılırız burada zaten, işsiz güçsüz adam ne yapacak? 3 gün gezse parası biter 4. gün yine burada.

bir an evvel iş bulmaya bak. iş bulmadan ayrılma oradan.

iş bulmakta zorlanmayacaksam hemen, zorlanacaksam iş bulduktan sonra ayrılırdım ben de. Bu sadece gurur meselesi de değil ayrıca. profesyonel olmayan abuk sabuk insanlar demek ki patronların. Çalışılmaz yani öyle bi yerde.

Kurumsal hayattan anladığım: verilen sözler tutulmaz. Gel seni terfi ettiririz, gel maaşın seneye artarlar filan hep hikaye. Güvenmeyeceksin.

İş ara bulunca bas git.

Bi sinire çıkarsın evdeki bulgurdan da olursun. Dört başını düşün. Sakin ol. Yeni işlere bak belli etmeden.

sonra maaşımın normal seviyeye çıkacağı sözünü aldım.
Hatayi buna inanarak yapmissin. En klasik patron yalanidir bu. Biz size doneriz gibi bir sey bu. O soz hicbir zaman tutulmaz.
Bir daha ise girerken bu numaralari yutma. Istedigin maasi kabul ediyorlarsa ok de yoksa baska yere bak.

1. acil olarak kendinize yeni bir is bakin
2. yeni isi buldugunuz ve kabul ettiginiz anda eski isinize istifa dilekcesini verin. mumkunse "with immediate effect" dedikleri gibi, o andan itibaren gecerli olacak sekilde
3. bu tecrubeyi daha sonraki islerinizde kullanin. yeni kimseye guvenmek yok bu oyunda.

patron denecek karaktersiz sizi ensesine vur agzindan lokmasini al tipi biri gorurse zaten oradan bir hayir gelmez ne uzarsiniz ne kisalirsiniz.

Ama isinizi cok seviyorsaniz patron denen herifle bir daha konusup "guven" "soz" ve "itibar" temali bir sitem/maduriyet konusmasi yapmayi deneyin. Ondan bir sonuc cikmazsa yukaridaki madde.1 tek cozum bence.


Bol sanslar.

Selam, is geregi kimseye e devlet sifrenizi vermek zorunda degilsiniz.

borclarinizi, cezalarinizi, aileninizin soy agacini, askerlik durumunuzu, uzerinize kayitli cep telefonlarini ve numaralarini vb. e devlet sitesine girerseniz sundugu tum hizmetlerin listesi mevcut

Röntgeninizi çekerler adeta.

O iş yerine bir adet orta parmak gösteriniz.

mesela çocuğunuz varsa, onun adına başka okula nakil başvurusu yapabilir.

Iş geregi e devlet şifresini baskalarina vermek zorunda olmak diye bir sey var evet. Iş tanımı geregi olmasa da iş baska türlü yurumeyebiliyor. Bircok kişisel bilginize ulasabilirler ama e devlet uzerinden cok mühim işler cevirmeleri mumkun degil bence. Emin degilim yine de.

hiç kimseye e devlet şifreni verme. öyle bir zorunluluk yok. ne yapmak istiyormuş senin edevlet şifrenle. nereye başvurulacaksa bana söyleyin ben yaparım de. hiç kimseye verme o şifreyi.

banka bilgilerine ulaşabilir. Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve askeriye gibi kurumlarla direkt yazışma yapılabilir. bunlar ciddi konular.

en basitinden ulkeyi yonetenlere kufur edebilir ve seni yillarca hapse tikabilir

bir sürü başvuralacak yerler var devletle ilgili. onlara başvursa al başına belayı.

örneğin; cimer'e girip sağa sola sizin adınıza hakaret edebilir ki, bu bence maddi kayıplardan daha büyük bir kayıp olur.

ailenize ait kişisel bilgleri ve dökümleri alabilir. hatta bunu 1900'lerin başına kadar öğrenebilir.

sağlık bilgilerinizi öğrenebilir. bu da genelde maddi kayıptan büyük bir kayıptır.

çalışma geçmişinizi sorgulayabilir.

çalıştığım tüm işlerde bütün patronlarımın ve eşlerinin e-devlet şifrelerini bilirdim. bilirdim derken bir yerde yazılı olur lazım olduğunda kullanırım. ama hiç birini ezbere bilmem. hiçbirini de yapmam gereken şey dışında kullanmadım. güvenmediğiniz kişiye mail adresinizi bile vermeyin. mail falan gönderir maazallah.

nasil kaniksanmis ya is geregi sifrenin verilmesi gerektigi. oyle birsey olabilir mi? e-devlet zaten bireysel isler icin. is ile nasil bi alakasi olabilir ki. sirket icin gerekliyse ilgili kisiye yetki verirsiniz, kendi e-devlet'inden girer yapar isi.

patronumun elektronik imzasını birkaç çalışan kullanıyoruz. artık Kosgeb destekleri için bile e-devlet şifresi ile giriş yapılıyor. bu işlemleri patron yapmakla uğraşamaz. ekonomi bakanlığının teşviklerinde de (dahilde işleme gibi) elektronik imza gerekiyor.

hergün patronun e-devlet hesabına giriyorum, ancak yapmam gereken iş dışında hiçbir sayfaya girmedim. işlerin yürümesi için çalışanlara şifresini vermek ve güvenmek durumunda.

kötü niyetli biri ne yapabilir kestiremiyorum ama ben üzerine kayıtlı büyükbaş hayvan var mı acaba geyiğinden öteye gitmiyorum. kimse kötü birşey yapmaz umuyorum. güvenmeyi tercih edin.

Tahlil sonuçlarını öğrenir e nabızdan tc ni biliyorsa. Yukardaki arkadaş gibi seni geyik malzemesi yapabilir.

e-devlet çoğunlukla pasif bir platform. yani çoğunlukla sadece ilgili bilgileri almaya yarıyor. bir işlem yaptırmak için yine çoğunlukla ilgili dairenin yolunu tutuyoruz.

Yok neden olsun. Çağımızın gerçekleri bunlar. insanların kendini tinder için çok namuslu ya da cool bulmasına bilhassa ayar oluyorum.

Önyargısı olan insanlara yargım var.
İletişimimi düşürürüm o kişiyle bakış açılarımız çok farklı çünkü.
Hele böyle bir cümle kurarsa hiç konuşmam
Konsomatrissem konuştuğum zamanlar için bana borçludur. Paramı versin kapçık aaaazlı

Kullanmıyorum, kullananlara karşı da herhangi bir düşüncem yok.
Böylelerine içerlemek yerine dikkate almamak daha iyi olur bence.

bence kiskanmis, kendisi de orada olmak istiyor ama cesarer edemiyor

profillerin yuzde 90'inda da no hookups yaziyor, kullanmayanlar ise kullananlarin orospulukla sucluyor.

yok. ben oldukça özgürlükçü bir insanım.

tinder kullanmış adamım. orada yaşadığım maceralar beni tinder'da zaman geçirmiş kadınlara karşı önyargılı yapıyor. sadece tinder'dan birini bulup sevişmeyi kastetmiyorum.

Asla kullanmam. Ama kullananlara karışmam. Yorum dahi yapmam

Önyargım var ama adı üstünde önyargı o kişiyi tanıdığımda değişebilir

benim yok ama genel bakışın var gibi.

Ben kullanmam, kullanana karşı da bir önyargım yok ama duymak da istemiyorum. Özel hayat neticede, sevişeceğiniz kişiyi app’ten bulmanız, bardan bulmanız, sokakta tanışmanız vs benim için aynı. Hiçbirini bana anlatmayın isterim. Bu sebepten tinder kullanıp da bunu sanki kendisini “daha x” yapıyormuşçasına dile getiren insanlara tepkim “öfff”.

Kullanmiyorum. Önyargım yok desem de karsidaki insanin davranislarina yorum yaparken bi enstruman olur, bilmiyorum ikisi arasindaki fark kaydadeger midir.

Yok fakat heteroseksüel olduğumdan kullanan kadınla duygusal manada ilişki kurmam.

Kullanmıyorum, kullanan kişilere önyargım yok. Ama biraz düşününce "sevişilecek birilerini kolayca bulma" uygulaması kullanan kişiye karşı mesafeli olurum.

Internetten sevgili/seks partneri vs. arayan kadin/erkek icin nerden buldugu cok fark eder mi ki?

Ha duyurudan/sozlukten yeni insanlar tanimisim ha tinder dan. Gunun sonunda cok bi farki olmuyor. Ama sonuc konusunda ulkemizde sozluk vs. daha basarili nedense..

hiçbir önyargım yok.
çağ çok değişti.
internetten tanışıp evlenmek ya da sevgili olmak çok normal geliyor artık kulağa.

Yok. Futbolcu +1
baldur2 +1 bir de boyle bir celiski var:)

yok.
insanların kendini tinder için çok namuslu ya da cool bulmasına bilhassa ayar oluyorum +1
üstüne üstlük bu insanların sekse gereğinden fazla anlam atfeden geri kafalılar olduğunu düşünüyorum.

"tinder'i bos ver guzelim, ben sana yeterim" minvalli mesajlar gelmis ama tuh erkekmisim... erkek merkek fark etmez deniyorsa ayri tabii.

Hayır yok. Ama tanıdıklarımın, arkadaşlarımın kullanmasını istemiyorum. Kullanmayın bu ne lan dediğim falan oluyor.

önyargı değil, yargı +1

Kadınsa ultra hafifmeşrep
erkekse meşrep

Gözüyle bakıyorum ben.

uyanamıyorsan uykunda bir sorun var demektir. ya nefesin tıkanıyor- ya da horluyor olabilirsin farketmeden. Uyku tedavisi denen bir sey var.

Onun dışında maşşallahım var, zınk diye uyanıyorum-ne motivasyon ne bişi.

Ben alarm sesini sevmiyorum. Mi band saat kullanıyorum alarmı kuruyorum, bileğimde titreyerek uyandırıyor hemen uyanıyorum. Oldu da uyanamadım her 10 dk da bir titriyor yine

@binder dandet genel olarak uyanabiliyorum kronik bir problem yok, sadece bazen çeşitli sebeplere dayalı olarak -geç uyuma, uyku öncesi beslenme vb- zor geliyor. Bu zamanlar için farklı çözüm yolları var mı diye merak ettim, teşekkür ederim :)

Uykumu yeterince almış olmam. 2 haftaya yakındır 10 dan önce uyumaya çalışıyorum. Benim için sabah 7 de uyanmak hiç zor olmuyor. Bazen daha erken bile uyanıyorum. Çok da sağlıklı bir his.

Dinç kalkmak için sağlıklı bir uyku lazım. Bunun için de temiz ve soğuk hava şart. İnce giyinerek yatmak ve gerçekten soğuk olmadan yorgan kullanmamak lazım. Ben yılda birkaç istisnai gün dışında devamlı pencere ve odamın kapısı açık şekilde uyurum mesela, yorgan da kullanmam. Hiç alarm kurmama bile gerek kalmadan her sabah biyolojik saatim beni uyandırır.

var. yanıma gelip başımı okşayan, kimi zaman da bir tanecik öpüp "baba hadi kalk, çizgi filim izleyelim" diyen bir çocuk.

davul çalsan uyanmayan ben, anında kalkıyorum.

Erken yatmak. Baska hicbir yolunu bulamadim 30yildir.

uyku kalitemi yükselteceğini düşündüğüm bazı şeyleri rutin haline getirdim. yatmadan evvel iki bardak su içmek, nefes yollarını açık tutmak, ışık - ses izolasyonunu sağlamak, iyi yatak ve yastık tercihi, uyanma saatinden min. 6-7 saat evvel yatağa girip telefon - pc ile alakayı kesmek önemli. gerçi bunları yapmadan askerde 50 kişilik koğuşta da bebekler gibi uyuyabiliyordum ama yine de etkisi var bence. yapı olarak uyanınca tak diye ayağa dikilmeye müsaitim.

bi süredir düzenli alarm kullanmayı bıraktım. normalde 15 tane 07:03, 07:06, 07:07(yuvarlak saate alarm kuran bizden değildir) gibi alarmlarla kalkamayan ben kız arkadaşım arayıp uyandırmaya başladığından beri gooooooood moooooorning havasında fişek gibi uyanıyorum.

www.youtube.com

Videodaki gibi ayak parmağını uyuşturup, tırnağın ete batan kısmını tırnak köküne kadar kesip, çekip çıkartıyorlar. Sonra da asit dedikleri, tırnağın tekrar oluşmasını önleyen bir zımbırtı sürüp kapatıyorlar. İyi bakılmazsa belki tekrarlıyormuş ama videoyu izleyince göreceksin tırnağın %20'si yok oluyor zaten.

tr.aliexpress.com

ben bundan aldım işe yarıyor fakat herkeste işe yarayacak diye bir kaide yok denemek lazim çünkü herkesin batış tarzı farklı oluyor uygulama hakkında bilgi istiyorsan yeşillendir

Düzenli pedikür

aynısı benimde başıma gelmişti özel hastane bile iyileşmez dedi ama benim ki geçti. tırnak bölgesi mikrop kapıyor o yüzden ben bir krem kullandım ama ismini hatırlamıyorum sarımsı bir kremdi. önemli olan o bölgedeki ıiltihap temizlemek. tırnak çektirmek kesin çözüm olmuyor bence dediğim kremi araştırın ve uygulayın.
emin değilim ama bu olabilir yinede eczaneye danışın. www.1krem.com

bana da oldu. ilaç aldım, yarayı temizliyordum. söylenene göre bi noktada lazerle yakmaları gerekecekti.
bi gün elimle oynuyordum batan bölgeyle. sakince ittire kaktıra batan kısım çıktı ve tırnağın da uzamış bölgesini elimle çektim. (başkaları da yapıyordur diye tahmin ediyorum, çok uzamış ayak tırnağınızı arada elinizle kopardığınız olmuştur, öyle bi işlemden bahsediyorum)
akabinde inanılmaz bi rahatlama hissettim. anladım ki daha fazla batmayacak. hafif iltihap kalsada yürümem, koşmam normalleşti. merhemlerle filan iltihap da geçti.
bi daha da yaşamadım aynısını.

pedikür. başka bir şey değil. o ilk video ne öyle kurbanlık koyun gibi. hiç öyle şeyler olmadı valla.

genel cerraha git ameliyat gibi bir işlem yapıyor. kurtuluyorsun. annem öyle kurtuldu. ortopedi hep tırnağı çekerdi. ya da seni yanlış yönlendirmeyim ama bölümün biri tırnağı yanlardan keserek batık yerleri çıkarıyor. kesin çözümü o. sakın çektirme yine uzuyor çile yanına kalıyor.

bu konuda benden daha fazla sorun yaşamış bir insan evladı olduğunu düşünmüyorum.

tırnak batması için kullanmadığım ilaç kalmadı. üzerine 6-7 kez operasyon geçirdim sonuç aynı. bir noktadan sonra yeniden batmaya başlıyor.

çözümü ise acayip derecede basitmiş. son dönemde tam anlamıyla kurtuldum diyebilirim. tırnak batmaya başlayınca soğanı suda haşlayıp ayağıma sarıyorum. bütün gece bu şekilde kalıyor. sabah iltihabın indiğini ve tırnağın dışarı çıktığını görüyorum. iki üç kez bu şekilde yapınca bir sene rahatlıyorum. batma olmuyor. aklınızda olsun.

arkadaşlar nasıl olmuşsa bilmiyorum tırnak mantarı başlamış. doktor havuzdan kapmış olabilirsin dedi. veya çok şeker yemek de yapabilirmiş. bir sürü nedeni varmış.

işte batma o yüzden oluyormuş. ilaç kullanmaya başladım. batma geçti gibi.

uyanık sensen sefanı sürersin. öbür türlü paso psikolojik manada ezilirsin. yolunu sen seç

mesela kızın babası baya zenginse. düğünde falan beklentiler tavan olabilir. oturulan evi beğenmeyebilir. pazardan alınan 4 liralık plastik kap için "ben ikeadan almanı yeğlerdim" diyebilir

her genç kızın rüyası...

Kayınpederin oğlu ile ilişkileri çerçevesinde cevap verebiliriz. Oğlu kendi ayakları üzerinde duruyorsa, über kazanmasa bile prestijli bir işi varsa, dahası kpeder oğluna saygı duyuyorsa sizi el üzerinde tutarlar (kvalide faktörünü bilemedim, evliler mi kvalide ile? Bir cicianne varsa durum değişebilir)
Öte yandan oğluyla "bizim hayırsız" şeklinde bir ilişkisi varsa, oğlu babasında gelecek mala / paraya bakıyorsa, müstakbel eşiniz babasının işinde çalışıyorsa durum tatsız. Her şekilde oğlunu ve de seni ezikler para mevzuu üzerinden.
Netice: oğluna saygı duysun ki geline de saygısı olsun.

adnan ziyagil gibi bir kayınpederse yaşadın demektir. tüm gün yalının balkonundan yayıla yayıla vapur izlersin.

ama adam şurdan sıkmış şurdan yalamış biriktirip az buz zengin olmuşsa kusura bakma ama sana yedirmez. hatta gözünü açtırmaz seni de eşekler gibi çalıştırır.

36E
Avantaj göremiyorum kendi açımdan. Dezavantaj, kadının benimle beraber olunca yaşam standardının düşecek olması. Kayınpederin iç işlere kızının refahı adına daha rahat müdahil olmayı kendine hak görmesi riski. etrafın seni iç güveysi görmesi riski. resmen tercih edeceksem fakir ya da öksüz yetim kız tercih ederim evlenmek için. benim olan zaten karımındır.

dezavantajı iç güveys olmak.

okunuşu bile iç gıcıklayıcı.

zaten ağzınla kuş tutsan da yaranamazsın.

Convert edebilecek bi tesisat varsa neden olmasın

yedikten sonra kusabilirsin, ya da çiğne ama yutma; tükür.

düzgün bir acı bulursan sıkıntı olmuyor.

Talcid cignesen ise yarar mi acaba?

bilimsel bir dayanagi var mi bilmiyorum ama sunu farkettim aci yedikten sonra ne kadar gec tuvalete gidersem o kadar kolay oluyor cikarmasi. o yuzden aci yemeden once tuvalete gidersen ertesi gunu muhtemelen pas gecersin, bir sonraki gune de birsey kalmaz kolayca cikar.

belki yediğin içtiğinin kalanı ile ilgilidir. benim hiç başıma gelmedi ondan böyle düşündüm. bir de acı derken pulbiber mi, acılı yemekler mi, turşu biber mi... bu da önemli, yani bunu yazarsan ben vermesem de net bir cevap gelebilir diye diyorum.

yok ya bir yolu yok kesinlikle allağın belası şeyin. hayır bi de çıkarmak olsa tek dert neyse, çıkmıyor ki meret bir anda komple. önce bir ağrı yapıyor karın bölgesinde kıvrandırıyor sonra 2-3 defa tuvalete götürtüyor falan da anca öyle. su, soda, yoğurt, ayran hiçbiri çare değil. yalnızzzzzzzzzzzz, bir şey fark ettim ki mesela bende pul biber kesinlikle çok daha fazla acı yapıyor. acı biber turşusu falan hiçbir şey yapmıyor neredeyse.

yediğim şey hiç fark etmiyor. dürümcüdeki acı turşu biber, acılı yemek, çiğ köfte, pul biber, kırmızı biber hepsi aynı. daha yiyip de ertesi gün acı çekmediğim acıyı bulamadım.

yoğurt falan da fayda etmiyor. işbu duyuruyu açmama neden olan şey zaten pazardan aldığım ve özenle kuruttuğum zehir gibi kırmızı biberlerden yaptığım "atom" isimli yoğurtlu meze. doğrudan yoğurda katıp yedim zaten, yok aynı.

defne tohumu ezin havanda üç tane suyla yutun.

hemen hemen aynı paraya çok daha değişik varyasyonları olan bambi markası var

www.trendyol.com

sıcak tutar da üstündeki kumaş su geçirir gibi geldi, hiç bir açıklama da yazmıyolar malzeme ile alakalı.

bana sorarsan bunları bildiğimiz polar kumaşından yapmışlar, içinde de elyaf var.

sen bence kalın tabanlı ve gerçek deri bir bot al.

Membran ve malzemeyi bilmiyoruz o sebeple bir yorum yapamayacağım. Bana sicak tutmaz gibi geldi bir de su geçirir mihtemelen. Tabi nerede giyeceginiz de önemli. Ben olsam decathlona bakardım.

isim gucum yok kinetix'in kendi sayfasindan baktim.
urun ozellikleri:
Cinsiyet: Kadın
Renk:
Marka: Kinetix
Model: Helin
Ürün: Suni Deri
Sezon Mevsim: Sonbahar
Sku: 000000000100281131
Açıklama:
Beden Seçenekleri: 36 38 39 40 37
fiyat ayni.

elyaf ise ici sicak tutar bence.
sezondan kastin da model oldugunu dusunuyorum. sonbahar 2018 modeli gibi. kullanma sezonu diil yani.
ayaklariniz cok usuyorsa zaten kasmir ya da yun karisimli corap giymenizi tavsiye ederim.

@65 derece, canım benim sağ ol. kilerbee kafamı karıştırdı, bambide de çoğoş botlar var. mağazayla görüşüp bambi alim diyom getirirlerse.

iyiki kafanı karıştırmışım.

kinetix'in modeli hiç hoş değildi, 40 yaşından evvel giyilmez.

rica ederim :) bu tarz modeller baya kaba duruyor evet o konuda hakli killerbee.
ama bambinin de tabini benim canimi cok acitiyor mesela. o yuzden bambi almam. taban problemi yapiyor bende! sonra gelsin tabanliklar :s

bambi ayakkabıları gerçekten dandik. decathlona bakın

Cevap atma. Ararsa açma. Ben böyle yapıyorum

niye aklındaki argümanlar neyse onları sunarak net olarak reddetmiyorsun? 2 dakikada halledilecek şey için 10 paragraf yazı yazmışsın. hep bi çevreden dolanma çabası, kuşları ürkütmeyeyim düşüncesi. siz kadınları anlamak çok zor.

Yazım diliniz çok sürükleyici.

açıkça söylesen ?

bazıları açıkçayı da anlamayabiliyor. mesajlarına cevap verme, gelmek, buluşmak istediğinde bahaneler bul. kendi isteklerini yaptırmasına izin verme. ödün vermeyip dayanırsan bir hafta on güne uzaklaşır.

Bazen oldu günlerce cevap vermiyorum yazmışsın. İstediğin zaman kaale almayadabiliyormuşun. O zaman niye bu kadar gerdin ki kendini. Günlerce cevap yazmadıktan sonra yine yazmamaya devam etseydin ya Altan bunda bilemeyecek ne var.

Sınırladınızı sertçe çizim. kibar olacağım diye kendine bahane arıyorsun. En basit şey var, bloklar geç? Ölecek misin?

eşimin kardeşi sevgili yaptı de o zaman, bıçak gibi kesilir

çok samimi olmadığın birine rest çekmek daha kolay değil mi? yakın olsanız aman alınır aman bozulur diye düşünebilirdiniz. bence pasif agresiflik yapıp hayatı kendinize dar etmeden görüşmek istemediğinizi söyleyin. bahaneler bulursanız günü kurtarırsınız, yine yazar. müsait değilim dersiniz, diğer gün darlar.

Siz de benim gibi ayıp olur mu diye kendinizi yiyorsunuz galiba, böyle insanlar çok arsız oluyor, bir bakmışsınız sizin eve yerleşmiş. Ben hiç cevap vermedim, iki yılda kurtuldum:) İki yıl boyunca cevap almasalar da yazmışlardı. Kolay gelsin.

ben direkt siktir git sevgilim misin amk deyip birkaç gün aramıyorum.

ama tabii biz erkeğiz aramızda bunlar pek sorun olmuyor yüzsüzüz iki gün sonra yine kankayız.

bi amacı olmasa yüzsüzlük yapmaz, karşılıklı ilişkinize önem verse cevap vermemene bozulur gelmezdi ama o fark ettiğin gibi hedefe kitlenmiş olabilir.

bence kendi sınırlarını çizmen açısından bir adım atacağın için sert şekilde reddet ve senden çekinmesini sağla. sınırlarını ihlal ediyor, edemez. bu kız yarın bigun senin yengen olsa hayatının içine eder bu gidişle.

açık açık yaz, kardeşimin eşi boşanma durumundayken senin buraya gelmen hiç hoş karşılanmıyor, kusura bakma ben seni kabul edemem de geç.

niye uğraşıyon 2 kuruş karakteri olsa böyle yanaşmaya çalışmaz zaten.

bilincin yerinde olduktan sonra kimse sana zorla tedavi uygulayamaz.

bence de gitme kesin bir hastalık bulup poşetle ilaç yazıyorlar. gepgenç adamsın ifşada gördüm seni. neyin var gir bir inşaatta çalış bir şeyin kalmaz.

@for day to break
ifşalara hiç katılmadım ve

adam bana inşaatta çalışma reçete etti......

Aha aynı ben, sevgilim de doktor ve buna rağmen köşe bucak kaçıyorum ağrıdan ağlayıp inatla gitmiyorum.
Bugün de hastaneye ziyaretçi olarak gideceğim o bile geriyor.

Seni anlıyorum ama yaptığın yanlış :d sen git istersen söylediklerini önemsemezsin doktorların.

Kendini zorla gitmek için kapıdan bacadan dönmek istesen de zorla bir şekilde muayene ol. Emin ol iyilesecektir sıkıntıların geçecektir. Mutlu olacaksın daha önce gidip muayene olsaydım bu kadar beklemeye gerek kalmazdı diye.

O bazı sorunlar belki çok kolay atlatılacak şeyler ama sen erteledikçe geri dönülmez bişeylere de yol açabilir belli mi olur. Zaten bir sağlık problemin varsa vardır bundan doktora gitmemekle kurtulamazsın.

Bekledikçe gözünde büyütüp cesaret edemezsin. Aniden kalk git ya da randevu al, sonra düşünürsün ne yaptım ben diye ama artık geri dönüşü olmaz, sen de kafanı temizlemiş olursun.

20'lik diş çekimi için gittim diş eti çekilmesi hastalığımı öğrendim. iç organlarımda neler var kimbilir. bence gidin.

Saglik sektrounu devlet tekeline alirdim.

Net olarak nasılını bilmiyorum işin. Ama commonwealth ve iskandinav ülkrlerinin sistemlerini ulusuma entegre etmeye çalışır, sağlığa olduğu kadar eğitime yatırım yapardım.

Hastane yani, turp gibi saglikli insanlarin gelmesini beklemiyorum. O yuzden rahatsiz etmiyor, hastaneye gittigimde ben de onlardan biriyim sonucta.

üretmeyen bir toplumuz.
arge ruhu yok.
arge ruhu ile üretmeyen, üretenleri desteklemeyen bir toplumda sorunlar bitmez, düzelmez.

Ben sorunuzu anlamadım. Eğer insanları kastediyorsanız sağliklı, dinç bir insanın hastanede ne işi var?
Soruya cevap hayır rahatsız etmiyor.
Ha fiziksel ve teknik şartlarin yetersizliğini kastediyorsanız ona bir şey diyemem.

Suratlara aziz yıldırım maskesi taktırırdım. Bu sayede sevecen bi gülüş olurdu yüzlerinde.

@Amaranta ursula, hasta görünümlü insanlar var demedim. hastaneler mahşer yeri gibi, devlet hastanelerinde gördüğüm insanların birçoğu da köyden gelen sefil giyimli ne yapacağını bilmez haldeki insanlar. demek kimse senin gibi rahatsız olmadığı için de senelerdir aynı vaziyetteler. ben aşırı rahatsız oluyorum ve hemen ordan uzaklaşmak istiyorum. umarım hiçbir sevdiğim o ortamda yer almaz.

@for day to break

Köyden gelen insanların birçoğu sefil görünümlü diyerek genelleme yapmak ne kadar doğru? Açıkçası ben onlara bakinca giyim kuşamlarindan ziyade hastalıklarınin verdiği o yorgunluk ve çaresizlik halini görüyorum. Ve üzüleceksem eğer yine hastaliklarindan ötürü çektikleri acıya üzülüyorum. Yani hastanın çok şık giyinmiş olması ya da üzerinde eski kıyafetlerin olmasına bakmıyorum. Evet insanız yoksul insan görünce üzülmeniz çok normal bunu anlıyorum. Keşke o halde olmasalar. Ancak hastanede gördüğünüz "köyden gelen sefil görünümlü insanlardan" uzaklaşmaya gelene kadar sorgulamak gereken çok daha önemli şeyler var. Devletin uyguladığı sosyal ve sağlık hizmetlerinin elestirilmesi gerekilirken bu tür insanlardan kaçmak hoş bir hareket değil bence. İyi akşamlar dilerim.

@Amaranta ursula, aynen ben de onlara üzülüyorum, lütfen benim yazımdaki sefil giyimli sözünü de görmek istediğin yerden görme, ikimiz de aynı şeylerden rahatsızız. size de iyi akşamlar. Allah rahatlık versin herkese.

çözümüm var ama peygamber olsam (haşa) akpli olmadığım için beni dinlemeyip söylediklerim birilerinin rantını bitireceğinden söylemeyeceğim.

Merhaba. Anhedonia ya da dysphoria gibi afektif hastaliklarda mezokortikolimbik baglantilarda sorunlarin oldugunu gosteren cok fazla calisma var. Bundan ne sorumlu? Fazlaca etmen var bu sorunlarin ortaya cikmasina neden olan. Norobiyolojik, fizyolojik, anatomik, genetik... Teker teker anlatmaya su an vaktim yok ama tek bir sorumlu oldugunu soyleyemeyecegimiz kesin.

@lamira cevap için teşekkürler ama patolojik bir durum olarak bakmadım. daha basit anlatabilmek için


bir ergenin hamburger yerken aldığı haz, pırasa yerken duyduğu sıkıntı
bir ergenin kız arkadaşını düşünürken aldığı haz, ödevlerini düşünürken duyduğu sıkıntı. bir ergenin aksiyon filmi izlerken aldığı haz, begesel izlerken duyduğu sıkıntı gibi.

nörobilim açısından baktığımızda bu iki durumda (neuroimaging tekniklerinden) aynı veriyi elde etmeyiz diye düşünüyorum. işte bu karşılaştırmada limbik sistem yerine herhangi bir bölge vs. var mı?

Hmm.

"nörobilim açısından baktığımızda bu iki durumda (neuroimaging tekniklerinden) aynı veriyi elde etmeyiz diye düşünüyorum. işte bu karşılaştırmada limbik sistem yerine herhangi bir bölge vs. var mı?"

Deney sorusu ne? Deney duzenegi nasil? Buna gore cevaplayabilirim bunu. Soruyu anlayamadim cunku. Ayni derecede ve ayni paternde aktivite gorulemeyecegini sadece ongorebilirim su an icin.

Doktora hocamin bir makalesi vardi. Referans olarak bakabilirsiniz.

Hollmann, M., Pleger, B., Villringer, A., & Horstmann, A. (2013). Brain imaging in the context of food perception and eating. Current opinion in lipidology, 24(1), 18-24.

Asil referans da su: Berridge, K. C. (2009). ‘Liking’and ‘wanting’food rewards: brain substrates and roles in eating disorders. Physiology & behavior, 97(5), 537-550.

Berridge'in bu makalesi sanirim 1000 atif almistir.

soruna cevap olur mu bilmem, ben şöyle okumuştum: eckhart tolle duygusal zeka kitabında. bir bölge tüm uyaranı alıyor, süzgeçten geçiriyor davranışa dönüştürüyor. gelişmiş insanların süzgeçleri de gelişmiş oluyor. örneğin ilkel insan tehdit olarak algıladığı her şeye anında saldırgan tepki veriyor ama süzgeç kısmı gelişseydi daha medeni bir davranışta sergileyebilecekti.

@lamira deney sorusu yok :) sadece neuroimaging'de haz karşıtı durumlarda yanan belirli bir bölge var mı diye merak ediyorum.

sex, yemek, uyumak, kitap okumak, spor yapmak, gülmek, güzel bir şey hayal etmek vs. gibi çok çeşitli aktiviteler limbik sistemde/ile yerini bulurken ve açıklanabilirken bunların karşıtı durumlarda referans alınan bir nokta var mı diye merak ediyorum.

yani bu kişinin hiçbir aktivitesinden haberdar değiliz. sadece beynini görüntülüyoruz. limbik yandığında "bu kişi haz veren bir eylem gerçekleştiriyor" diyebiliyoruz ne olduğundan bağımsız olarak. işte sorum bunun tam tersi. umarım anlatabildim :)

Limbik yandiginda "bu kisi haz veren bir eylem gerceklestiriyor" diyemiyoruz. Bunu soyleyeyim oncelikle ^^

Simdi sorunuza cevap vermek icin bir sey daha soracagim. Siz bir kisinin hosuna giden (istedigi ya da istemedigi - yani istekten bagimsiz) versus hosuma gitmeyen (istedigi ya da istemedigi) bir eylem icin karsilastirma istiyorsunuz degil mi? Cunku hedonik bolgeler "liking" ve "wanting" eylemlerinde ayrisiyor.

Anladığım kadarıyla evet bunu istiyorum :)

aklıma kurt düştü, şimdi bu liking ve wanting için de soracağım :D

grip aşısı yaptır?

sarımsak yi.

Genel olarak dandik bir beslenmen-yaşantın varsa bu tip takviyeler bir işe yaramaz. Temiz kaynaklardan temiz beslen, gece uykusundan taviz erme, mümkünse sedanter kalma düzelirsin.

kemik suyu iç, probiyotik turşu ye.

Bunun formülü uyku düzeni ve her gün 8 saate yakın uyku.

Hocam aşı + direnç güçlendiriciler.

önce bir kan tahlili yaptırmanı öneririm. düşük bağışıklık neden kaynaklı bilirsen ona göre yol alırsın.

bir arkadasım bunun için sabah aksam elma sirkesi içiyordu, ipek hanımın ciftliğinden alıyormus sirkeyi de organik

@ihtimaller haricinde işe yarıyo muydu

Propolis
Polen

düzenli, dengeli ve sağlıklı beslenme. Hiç paketli gıda alma. Sebze,meyve ve proteini dengeli ye. Ben de işe yaradığını hissetmiştim.

1 kaç haftadır 9'da yatağa giriyorum erkenden uyanıyorum inanılmaz enerjiğim. ama vitaminlerimi düşer düşmez yükseltirim.

kan tahlili yaptırarak başla. örneğin sürekli kullandığın bir ilaç varsa beyaz kan hücresi üretimi azalabiliyor. böyle olunca savaşçı hücre azalıyor. yani direncin düşüyor. bunu en iyi kan tahlilinde görürsün.

sevmese bişiler hediye etmezdi. bayaa sevmiş bence dediğin karakterde biriyse.

sevmiş seni sevmese bu kadar ilgilenmezdi

Sevmiş gibi. Ama biri benim peşimden şöyle "acaba bu kız tasarruf etmek için mi az yiyor, yardım mı etsek" dese çok sinirlenirdim. Erkek arkadaşım bu lafı normal bir şeymiş gibi gelip bana taşısa ona da çok sinirlenirdim.

o lafı erkek arkadaşım kendi düşüncesiymiş gibi söyledi, ben annesinin söylediği çıkarımını yaptım. öyle bir şey düşünse daha önce söylerdi kendisi çünkü. zaten ben "kilo mu alsam biraz" dediğimde "hayır, böyle çok güzelsin" dedi hep şimdiye kadar.

Sizi çok güzel agirlamis. Dusunceli kadinmis.

"...sonra böyle meyve seçer gibi her yerimi elleyip (kendisi doktor) "çok zayıfsın, seni biraz şişmanlatalım" dedi..."

ne garip bir davranış. hayvan pazarında damızlık inek bakar gibi... buraya kadar her şey normaldi.

seni sevmiş gibi, ama biraz garip bir insana benziyor.

Baya sevmis bence. Hadi hayirisi :)

Sevmiş. Ama şöyle de bi şey var, sevmeseler de pek belli etmiyolar. Şimdiye kadar 2 kız arkadaşımı annemle tanıştırdım, birini sevmediğini ayrıldıktan sonra söylemişti. Üzülmemem için söylememiş

Dominant karakterde (ve de kendine güvenli biridir herhalde) birinin rol yapma yeteneğini küçümsememenizi tavsiye ederim.

Sevdiğini umalım.

Şu sondaki yorumu erkek arkadaşınız size nasıl aksettirdi de annesi demiştir diye yorum yaptınız? O kısmı anlamadım açıkçası.

@monogram

erkek arkadaşım daha önce çok zayıf olduğumu hiç söylemedi, aksine ideal olduğunu söylüyordu hep. ve az yiyorsun falan da demedi, gene aksine, çok yiyorsun ama kilo almıyorsun diyordu. annesiyle tanıştıktan sonraki gün "fleur sen tasarruf etmek için az yemiyorsun değil mi? öyle bir durum varsa lütfen söyle, yardım ederim ben." dedi.

@fleur

Anladım. Dediğim gibi umalım her şey güzel olsun. Bir sorun yok ama sevdiğini söylemek için erken diye düşünüyorum. Ayrıca yüzyüze görüşmüş kişi siz olduğunuzdan tavırlarına dair detayları (samimi mi, iltifat ederken sert mi değil mi, içten mi söylüyor, jest ve mimikleri nasıl) en iyi siz gözlemlemiş olmalısınız.

Kibarlıktan yaptığını düşündüğünüze göre biraz mesafeli durmuş olduğunu düşündüm.

"fleur sen tasarruf etmek için az yemiyorsun değil mi? öyle bir durum varsa lütfen söyle, yardım ederim ben." dedi. Ben bunu da garip buluyorum. Beni zaten zayıf bulmuyor diye açıklama yapmışsın ama ben bu durumu zayıflık şişmanlık şeklinde değerlendirmiyorum.

Kadın da erkek arkadaşın da sana acır gibi davranmış bu çok çirkin. Sonra kadın ilk kez gördüğü birine o şekilde dokunamaz. Bu da rahatsız edici.

Rol yapmayla ilgili de @mogorama katılıyorum.

tabudeviren +1, bana ufaktan evin prensine uygun gelin seçme seremonisi gibi geldi. türk ailesi olmasa şüphelenmem ama ileride bir overly attached kaynanaya vakasıyla karşı karşıya kalabilirsin, dikkat.

daha napsın kadın

@Bruce'un dediğini ekleyecektim ben de. Bruce+1 diyorum.

Kupelerden sonrasini okumadim bile, sevmis kadin seni. Gencliginden kalma kupe vermis kadin, otesi var mi?
Yani maddi deger degil manevi degeri hediye etmis direkt. Ciddi anlamda sevmiş bence, inan istersen:)

Fazla gereksiz sevmiş. (Sevmese daha iyiymiş hatta)
İlk tanışmadan hediyeler falan bu kadar gereksiz yakınlık yapmacık göründü bana bilemiyorum.
Gayet normal okurken gözlerim pörtledi elleme kısmında.
O neymiş öyle.
Saçmalık.

tabudeviren +1

Sevmiş de ilerde sen rahatsız olacaksın gibi duruyor. Nasıl başlarsa öyle gider kendine göre ayarla ilişkinizi.

oğlunun yanında sevmiş, iyi davranmış, iyi ağırlamış gerçeği zaman gösterecek.

Sevmemiş olsa gençlik hatıralarını önüne sermez sana da bunlardan birini armağan etmezdi. Yaş ilerledikçe daha açık sözlü oluyor anneler, babalar. Bence tatlı bile oluyorlar bu sebeple. Samimiyetine inanarak böyle dokunmuş olabilir, hani yanağını sıkar, saçını sever falan.

Hayırlı olsun şindiden. :)

ilk izlenimi olumlu olmuş ama o yaşta ve o karakterde birisi sevmek için acele etmez. tetikte olmaya devam. ukalalık da yapma ama kendini de ezdirme.

sağını solunu ellerken rahatsız olmadın mı, biraz lakayt geldi bana. sevip sevmemesi pat diye anlaşılmaz bence, seni mıncıklamasından hele hiç anlaşılmaz. birde tüm hareketleri seni otomatikman sevmeye odaklanmış gibi zaten. hemen her şeyi sermiş önüne. yani ne olursa olsun seni severdi acaba arkadaşın uyardı mı onu, ben sevdim sen de seveceksin diye. sanki kadına pek seçme şansı bırakmamış gibi.

sevmemiş, bayılmış.

erkek arkadaşım uyarmamış bile olsa onun için özel olduğumu anlamış olabilir. daha önce babasıyla tanıştım (ayrılar), o ilk defa birisiyle tanıştırdığını söylemişti.

biz tanışalı daha iki ay oldu, ama iş epey ciddiye bindi bile. daha önce bir duyuru açmıştım evlensem mi falan diye, iki hafta sonra fikrin değişecek demişlerdi hatta. olmadı öyle bir şey.

bir de gayriciddi bir şekilde evlenme teklif etti aslında bana erkek arkadaşım. ikimiz de bu tür şeylerden (evlilik, gelenekler, adetler falan) hoşlanmayan insanlarız ama. kendi yüzüğünü çıkarıp verip benimle evlenir misin dedi. (yüzük büyük geldi tabii orası ayrı mesele haha) bir kere de değil, şu ana kadar 10 kere falan benimle evlenir misin demiş olabilir. ben de evet dedim hep.

işin maddi boyutunu hallettikten sonra ilk fırsatta birlikte yaşamayı düşünüyoruz, evlilik olsun olmasın.

@biryervarbiliyorum

annesi ailemle pek görüşmediğimi, öğrenci olduğumu, çalışmadığımı falan biliyor, o yüzden öyle düşünmüş olması normal olabilir.

annem babamla 1-2 yılda bir görüşüyorum, zaten onlar istanbul'dalar, ben ankara'dayım ve burda hiç akrabam yok. kimsesiz gibi gözüküyor olabilirim yani.

Tam annelik yapmis kadin sana kani kaynamasa bu sekilde davranmasi mumkun degildi.guclu kadin profili var karsinda o ogluysa sende kizisin gibi davranacak sana.annem geldi aklima,asagi yukari ayni sahneleri yasamistik.

Anlattigin kadar ciddiyseniz, cok sakin bir sekilde yeme yememe tasArruf konusunu sorun, acik acik ya bana boyle dedin kafama takildi diye, bakin bakalim ne diyecek. Ne olursa olsun iletisim cok onemli, size garip geldiyse asla asla saklayip, icinizde buyutmeyin, belki cok basit bir aciklamasi vardir.

Anne sevmis gibi ama erkek arkadasiniz annesi ile saglikli bir iliski icindeyse ben annesinin ne dusundugune pek takilmazdim, saygi sevgi cercevesinde ilerletin iliskinizi, dogru duzgun bir adam siz bir terbiyesizlik yapmadiginiz surece (ki karsinizdaki terbiyesiz degilse sevdiginiz adamin annesine kotu davranmak icin bir neden olamaz) bir gorusmeyle annesi sevmis sevmemis pek takilmaz, takilmamali.

Öncelikle hiçbir şeyi kafanıza takmayın, ama kvalideler konusunda da hiçbir zaman kontrollü davranmayı elden bırakmayın. Daha ilk tanışmada küpe vs. çok fazla bence. Kap, kacak, halı vs. vermeyi teklif etmek de öyle. İyi niyetiyle yapmış olabilir ama dediğim gibi ilk tanışma için fazla.
Sizi sevmiş midir, bilemiyorum. Ama hoşuna gitmeseniz bunları yapmazdı. Sevmek ve -özellikle ileride çok gerekli- kişisel alana saygı göstermek farklı şeyler. Nedense kişisel alan konusunda ileride arıza çıkartma potansiyeli var gibi geldi. Bunları düşünüp gerilmeyin. İnanın neredeyse bütün kadınlar yaşıyor bunu Türkiye'de.

yahu ben erkek arkadaşına takıldım, seni de anneni de ilişkinizin sonrasını da hiç mi düşünmüyor. müstakbel kayınveliden şayet erkek arkadaşının sana aktardığı şeyi sorulabilir bulsaydı sana söylerdi herhalde. yani böyle şeyler iki tarafta da gerginlik oluşturmamak adına ya söylenmez ya yumuşatılarak söylenir, ya da kendisinin de aklına yattıysa sevgilinin annesini karıştırmadan bir ağzını arar, ya da zaten biliyor olması lazım falan filan.

buna cevaben bir şey yazmışsın o kısmını şimdi okudum, yine de haberi olması gereken bir şey değil mi bu, yani tasarruf için mi yoksa sadece öyle olduğu için mi az yediğini, zayıf olduğunu.

üstüste geldiği için kayınvaliden diye tahmin etmişsin, belki öncesinde bahsi geçen bir konu olmadıysa erkek arkadaşınla örtüştüremediğin için bu konuyu.

sevmese gençliğinden kalma küpeleri vermezdi, değil mi? sen verir miydin hatıra değeri

@dafaiss

ilişkimiz henüz çok yeni olduğu için erkek arkadaşımın hayatımla ilgili bu tür ayrıntıları bilmemesi kısmen normal bence ama.

o zaman ikiniz arasında bir şey demek ki. kayınvalide ile ilgisi bunun yanında minik kalır.

Ben okula başlamadan önce okumayı öğrenmiştim 4-5 yaşlarında. Siz pedagoğa sorun ama bence sakıncası yok.

Ben de o yaşlarda bazı şeyleri okuyup yazabiliyordum sonrası iyi gitmedi:)

yanlış bilgi vermeyeyim ama kreş ve anaokulunda okuma ve yazma öğretilmiyor. çünkü ilkokula geçtiklerinde zorlanıyorlarmış. sonuçta öğretmenin bi stili olacak ve çocukta yerleşmiş bi bilgi olacak, çatışabilir. ya da okuyor diyelim, akranlarından önde olacak derslerde sıkılacak vs. bi ilkokul öğretmenine sorsanız aslında.
okul.com.tr

3 yaşında okuma yazma öğrenmiş biri olarak cevap veriyorum. okula başladığında kendisi okuma yazma biliyor olacak ama sınıf arkadaşları yeni yeni öğreniyor olacak, tabi herkes aynı hızla öğrenemiyor, yavaş öğrenenler olacak. bu çocuğumuz sınıf arkadaşlarının salak olduğunu düşünecek, kendini onlardan üstün görecek vs. sonra birinci sınıfta bir sayfa düz çizgi çiz, yok efendim bir sayfa bilmemne çiz, şu harfi yaz gibi ödevler veriliyor ya, bu ödevleri çok saçma bulacak, ben zaten okuma yazma biliyorum bu ne ki diyerek ödevleri annesine/babasına veya yakınındaki birine yaptıracak.
ben durumdan gayet memnundum ve çocuğun ilgisi de varsa okula başlamadan gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum aslında. ama şu yaşıma geldim, hala o sınıf arkadaşlarımı hepsi salaktı diye hatırlarım, hoş bir şey değil.

4 yaşinda okumayı öğrenmiştim ben baya normal şekilde. Yazi yazmayi sevmiyodum ama kalem tutmayi sevmediğim için dhdhdh

Bi sorun olmadi bence ya, 1. Sinifta millet okumayi ogrenirken ben rahattim yani. Erken okumayı öğrenmek iyi bence, oğretin diyorum ben.

okul öncesinde okulda öğretilen şeyleri öğrenen çocuklar okuldayken sıkılıyorlar. diğer arkadaşları ilk kez öğrenirken onlar zaten biliyor olacaklarından sıkılıyorlar. bu sıkılganlık hali sonrasında genel olarak okul hayatına yansıyabiliyor.

okul öncesinde okuma-yazma öğrenen arkadaşlarım, tanıdıklarım şimdi atomu parçalamıyorlar bilakis okulda nefret etme düzeyindeler

Eğitimciler kesinlikle okul öncesinde okuma/yazma öğretilmemesi gerektiğini, çocuğun ilk okulda uyum problemi yaşayacağını söylüyorlar. Şu an durum bu şekilde olabilir işler hızla değişiyor. Her çocuğun elinde birer tablet var. 5 sene içinde okumayı bilmeden okula gelen kalmaz diye düşünüyorum.

Ben okumayı üç buçuk yaşındayken öğrenmiştim. Okula başladığımda da daha altı yaşıma girmemiştim. Orada geçen sürede sürekli pek bir şey anlamasam da gazete okuyordum kitap okuyordum vs. Yukardaki arkadaşın da dediği gibi okula başladığında herkesin geri zekalı olduğunu düşünmüştüm. Ne yazık ki bu düşünce geçmedi. Halen insanların büyük bir kısmının geri zekalı olduğunu düşünüyorum xd. Muhtemelen eğer okumaya devam ederse genel kültür konusunda Özellikle ilgilendiği konularda Yaşıtlarının ve muhtemelen kendisinden birkaç yaş büyüklerin de bayağı önünde olacak. Ama bir yandan da yine yukarda dendiği gibi ödevleri yapmaya üşenen biri olabilir, okuldan sıkılabilir, arkadaşlarını yüzeysel bulabilir. bir de erken başlatırsanız büyüklerin arasında ezilebilir. Bence kontrollü giderseniz sorun yok. Edebi ürünlerle de besleyin. çocuk klasikleri verin hevesi varken okusun. Sorularını cevapsız bırakmayın. Ben anneme soru sormayı bıraktığımda 6 yaşındaydım. Sürekli bilmiyorum cevabı almak beni kendi cevaplarımı bulmaya yöneltti. Siz cevabı bilmiyorsanız en azından bulacağı yere yönlendirmeye çalışın. Bir de okumayı biliyordum ama ben yazı yazmayı bir türlü beceremedim. Çok sıkıldım 1. Sınıftayken. Halen kalemi yamuk tutuyorum ve yazım çok kötü. Bu konu önemli. Dikkat edin bence. İyi yönlendirirseniz bu çocuk atom mühendisi bile olabilir. Ne seviyorsa onu okutun. Ne okusa ne öğrense kâr bu yaşlarda.

Ben 2,5 yaşında okumayı öğrenmiş bir insanım ama benim nasıl bir insan olduğuma bakılarak, "aman kalemi kağıdı uzak tutalım" deme ihtimaliniz yüksek sanırım.

Cevap: aksın gitsin.

Daha ciddi cevap vereyim ben de: Bence de okumayı öğrendiği zaman öğrensin, engellemeyin, istediği şeyleri okusun. Benim kendi hayatımda gördüğüm tek dezavantajı şu oldu; okumayı bilen bir çocuk olarak kitap okumak hep ilk tercih ettiğim şey oldu. Küçük bir yaşta kendimi oyalamayı öğrenmiş oldum yani. Böylelikle de başka kimseye ihtiyacım olmadı. Teneffüste de kitap okudum, okuldan sonra da, hafta sonu da. Biraz uzaklaştırdı yani insanlardan. Şu an 34 yaşındayım, hala bir grup insanla vakit geçirmek yerine, kitap okumayı tercih ederim. Başka insanları da bu sebeple biraz tahammül edilmez buluyorum, biriyle uyumlu bir denge tutturmak nadir ve zor oluyor. Ben şahane olduğumdan değil yani, garip olduğumdan.

Ayrıca yukarıda da dendiği gibi, okulda hep en küçük yaştaki kişi ben oldum. İlkokula 4 yaşında başladım, birinci sınıfı yaşım geçsin diye iki defa okudum. Liseyi 16 yaşında bitirdim, üniversitede de hep sınıf arkadaşlarımdan genç oldum. Öğretmenliğe başladığımda 21 yaşındaydım. Bu benim için bireysel bir sorun olmadı ama, sizin çocuğunuz böyle durumlarla nasıl başa çıkar onu önceden kestirmek zor olur tabii. Hatta kardeşi olup olmaması falan da böyle şeyleri (dışa dönüklük vs) etkiler.

Belirli bir yaştan sonra artık yaşın önemi kalmıyor bence. Yani mesela 30lu yaşlardan sonra artık ne iş yaparsanız yapın "çok fazla genç olmak" gibi bir durum olmadığından bu tarz detaylar da önemini yitiriyor diye düşünüyorum ben, o yüzden ergenliği atlattıktan sonra çok da sorun edilmez herhalde. Okulda canı sıkılırsa, siz evde desteklersiniz. Yanında hep çalışacak bir materyali olur, öğretmenine daha zor çalışma konuları vermesini, belki daha araştırmaya yönelik çalışmalara yönlendirmesini söylersiniz.

Özellikle desteklemeseniz de önünü kesmeyin demek istiyorum yani, bir de rol modeli olmanız önemli. Ben çocukken kitap okumaya özendim çünkü annemi ve benden büyük kardeşlerimi sürekli ellerinde kitapla görürdüm. Normal vakit geçirmek öyle yapılır sanıyordum. Söyleyeceklerim bu kadar. :)

Aksın gitsin +1 (kendimden örnekleyeceğim)

Sebep?

Ben de okuma yazmayı erken öğrendim. Okulda sınıfta 3 kişiydik okumayı erken söken. Ve 3müz de şu an çok iyi üniversitelerde ve bölümlerde okuyoruz. Bana hep okumayı erken sökenler daha zeki gelmiştir.

Ne güzel işte. Çocuk sordukça yanıtlayın, yardım edin.

Okul hocası zaten iyi bir öğretmense çocuğunuza fiş değil hafif metinler, kitaplar verir. Sağ olsun bizim hoca öyleydi. Çok da faydalı oldu. En azından küçüklükten kazandım okuma alışkanlığımı.

ogrenip giderse okulda sikilir deniyor da, ogrenmeden giden cocuk da okuldan sikiliyor. okuldan sikilma konusunun okumayi biliyor olarak gitmekten bagimsiz bir konu oldugunu dusunuyorum. kimi cocuk okulu seviyor, kimi de sevmiyor.

cocugunuzu ukala ve kendini olmadigi bir sey sanan bir birey olarak yetismesi sizinle ilgili.

cocugun icinden gelen okuma durtusune engel olmak bana dogru gelmiyor. 3 yasinda resim yapmak istese hayir mi diyeceksiniz?

ilkokula başladığında çeşitli sorunlarla karşılaşabilir. öğretmen burada çok önemli aslında. herkes öğrenirken normalde sıkılabilir, derslerden soğuyabilir. benim oğlan okuma/yazma biliyordu, öğretmeni arkadaşlarına harf öğretirken bizimkine kitap okutuyordu. hala da öyle, bildiği bir şeyi tekrar etmek angarya geliyor sıpaya.

Aksın gitsin +1
Benim küçük kızım bu şekilde 4 yaşında okuyabiliyordu. Tavsiyem iyi bir okul. Bazı okullarda bu çocukları toplayıp bir sınıf yapıyorlar. Diğer normal çocukları eziklemek yerine kendileri gibi bir miktar daha ileriden gidenlerle beraber olur, sıkılmaz.

önceden okumayı söken çocuğun 1. sınıfta sıkılma olasılığı çok yüksek, genellikle sonrasında okul hayatı boyunca etkilerini yaşıyorlar.
hevesini kırmadan ilgisini başka yönlere kaydırabilirseniz iyi olur. resim, müzik, kukla vs. başarma duygusunu tatmin edecek başka bişeyler bulmaya yönelin.

Yeğenim okula gitmeden gazete okumaya başlamıştı ama şimdi istediği bölüme gidemiyor. İl birinciliği bekliyorlardı. Lakin şu sıralar sorunlu haşarı biri oldu diyebilirim. Asla benim çocuğum akıllı diye şımartmayın.

sisteme uyumu zorlaşır gibi sıkıcı bir argümanla çocuğun biricikliğini bastırmayın/törpülemeyin bence. herkesin bir ritmi vardır. demek ki zamanı gelmiş, insanın hayatta merak sahibi olması ve onu tatmin etmesi kadar güzel şey yok. okul çağında da diğerleri çocuğunuzun seviyesine gelinceye kadar daha esnek bir düzen izleyebilirsiniz. flexi-schooling gibi.

eline koluna sağlık.

Sonunu okuyunca rahatladım valla iyi yapmışsın.

''olmaz öyle alıyosan al almıyosan git. Açtırma benim ağzımı.'' şunun üstüne ne yapsan haklısın.

iyi yapmışın knk. senle çete kuralım aynı benim gibi bir insansın :)

Okudum ve ben de adama hic acimadim. Adam gibi konusmayi ogrensin insanlarla.

İstanbul'da ki pazar mı bilmiyorum ama linç edilmediğin için şanslısın. Genelde aşiret doğulu oluyor bu kamiller.

iyi yapmamışsın ama olan olmuş artık. ben muza dokunma diyen adamdan direkt bi şey almadan giderdim. keşke sen de öyle yapsaydın.

elin kolun ağrı acı görmesin, bir tane de benim için indirseydin keşke. ben bizim burdakilerden nefret ediyorum. az alıyorum diye kızıyorlar hep bana. yahu ben cimri filan değilim. iki kişiyiz israf çöpe gider diyorum anlamıyorlar. kitapsızlar.

Politically correct görüneceksek sen haksızsın, çünkü direkt adama dalmışsın.

Ama içimizden geçeni söyleyeceksek o zaman eline sağlık. Böyle davarları ancak bu şekilde eğitebilirsin, o da belki. Adamın dediği belki doğrudur, yani muz kararma yapıyor olabilir ama öyle bile olsa insan gibi söyleyebilirdi. Benim içim rahatladı.

Yalnız, anlamadığım nokta, nasıl linç edilmediğin. Genelde bu tür olaylar anında lince döner. Seni oradan anında uzaklaştıran elemana teşekkür etmek lazım.

Ha, olur da sürek avına çıkarlarsa diye bir süre o pazara uğrama bence.

yok ya yanlış yok.

az bile yapmışsın.

işini yapmayı sevmiyosa,insanlarla muhattap olmayı sevmiyosa gidip tezgah açmasın.

ben olsam üstüne polisi, zabıtayı arar şikayet edebileceğim de her yere şikayet ederdim.

3 kişi üstüne saldırmış sonuçta.

iyi yapmışsın helal olsun.

Ne çabuk sinirlenip kavga moduna giriyosunuz ya. Olmaz öyle vs dediginde adam akilli dersin niye olmuyo diye. Hemen kavga etmek nasil akliniza geliyor?

Bence kötü yapmışsın. İnsancıl biri değilim ama bu tarz şiddet eylemlerini desteklemiyorum. Ayrica yere düşünce vurdum demişsin o da yanliş

linç edilmediğin için ucuz kurtulmuşsun,pazarcılar birbirini kollar

aynı şey başıma gelse sanırım o yerden uzaklaşırım. başka bir tezgahtan muzumu alırım. bu kadar basit. babamın bana nasihatı şu: birisi sana ana avrat küfretse bile sırtını dön ve yoluna devam et. hiçbir şey yapma. boşver. korkaklık değil bu. erkekliğine de bir şey olduğu yok. sadece kendine saygın olsun.

bence yanlış yapmışsınız. hiç duymamış gibi yolunuza devam edebilirdiniz. siz adama saldırmışsınız. şiddeti tasvip etmiyorum.

Abi eline koluna sağlık. İstanbul'da denk geldiğim pazarcı o.çları hep böyle. Adamlara, atıyorum, 1 kilo armut ver diyorum, "5 liralık alıcan en az" diyor. E ihtiyacım yok ne yapıcam o kadar meyveyi diyorum, "o zaman alma, satmıyorum öyle" diyor bana. Bir kere kavga edecektim biriyle, sağdan soldan toplaşıp linç ederler beni diye fiziksel bir şey yapmadım adama. Sövüp sövüp gittim. Sırf bu yüzden pazara gitmiyorum. Daha pahalı da olsa gidip marketten ihtiyacım kadar alıyorum, sinir stres yaşamıyorum.

Fiziksel şiddete başvurmaya gerek yok. İyi o zaman kızdığımız herkesin burnunu kıralım.
Hiç iyi yapmamışsınız.

eline sağlık. Geçen sene annemle sokak satıcısından muz aliyorduk. Elimize bi tane aldık küçük geldi başka alıp adama uzattik, adam elimizdeki muzu alıp öbür köşeye koydu. Size satacak malim yok, gidin dedi. Sebep muzu elimize almamiz.

Hiç acimiyorum bu tiplere.

Helal olsun dostum. Birara da dolmuşçulara bir çekidüzen verelim reis.

kavga iyi değilidir de iyi yapmışsın bazen çok uyuz oluyorlar.büyük olasılık etraftaki diğer pazarcılara güvenmiştir.iyi kurtarmışsın 15-20 kişi girebilirlerdi.bi süre gitme bence pazara.

Onun agzini burnunu kirayim, suna sopa cekip ceki duzen vereyim derken gelinecek nokta, ormanda es ararken maymun kici koklamak. Bence. Subjektif bir yaklasim.

olan olmuş genelde ön yargılıyım bu tayfalara haklı olduğunu düşünüyorum.
Ancak bunlar aşiret dikkat et +1
birde şikayetçi olur da kamera vs yakalarlarsa seni adam yaramalaktan hapis yatabilirsin yada sağlam tazminat ödersin.

haksizsin tabi ki. adam sana hakaret etmemis, kufur etmemis. mal onun mali, ister satar ister satmaz. dokunma dediyse dokunamazsin. adama ilk atarlanan sen olmussun. ilk vuran da sensin. gozumun onunde tamamen elinde tesbih, mahallede artislik taslayan serseri tiplemesi belirdi senin icin

Crucio, okumadın heralde yazdıklarımı. Okumuşsan da olay örgüsünü çok yanlış anlamışsın.

haklısın. boşver bu ulkede çoğu insanın burun estetiğine ihtiyacı var zaten, bu bahaneyle yaptırmış olur.

basond +1

Pazarcıyı görebilirsem doğru yapıp yapmadığınızı söyleyebilirim aslında.

@hz emreyiz okudum. ilk basta sen hakli olabilirsin ama ilk once atarlanarak, daha sonra da ilk yumrugu atarak haksiz oldun. yanlis mi yaptim diye soruyorsun ben de bana gore yaptigin yanlis diyorum. ben de dolmuscu, taksici bir cok barzo ile tartisiyorum, hakkimi ariyorum ama hicbir zaman karsidakinDen daha fazla atarlanmiyorum, tehdit etmiyorum ve asla ama asla ilk yumrugu sallamiyorum.

gunun sonunda boktan bir "actirma benim agzimi" lafi icin bir garibanin, evine uc kurus para goturmeye calisan birinin burnunu kirdin. muhtemelen sigortasiz ve hastane masrafi actin.

Sizi de pazarcıyı da tanımıyorum. Görmedim. Ama "garibanlar masumdur" ya da "zenginlerin tümü kötüdür" şeklinde bir Türk filmi mantığı hiçbir zaman hayatımda olmadı.

Sizin anlattığınız açıdan bakıldığında adamın kaba davrandığını düşünüyorum. Hiçbir şey yapmayıp çekip gidebilirdiniz, demişler. Ama bazı tür yaratıklar var ki gerçekten birinin onlara aslında onların da "bastırılabileceğini" göstermesi gerekiyor yoksa arsızlığı ele alıyorlar.

O nedenle dedim, pazarcıyı görmem gerek, diye. Eğer öyle biriyse şiddetin çözüm olmadığı dipnotunu düşer ama yine de yaptığınızı yanlış bulmam.

iyi cesaret ha bence haklıymışsın vatandaşa cart curt yok. *

adam kendi kaşınmış başta. ya gereksiz sinirli ya da başka bir şeye sinirlenmiş o an. karşıdakine gereksiz böyle davranıyorsa mutlaka bir gün dayak yerdi zaten. ama senin yaptığın da abartı ve sana da sinirlendim. böyle sözlü atışmalar olur. o sövdüyse sen de aynı oranda söversin. en ufak bir tartışmada gidip dövebilsen bile yumruk atmak yanlış. güç gösterisi gibi geldi bana. tabii o anı görmediğimiz için bilemiyoruz ama direkt de dalınmaz.

ayrıca olaydan bağımsız olarak söylüyorum olabildiğince şiddetten uzak dur bence. karşıdakini dövsen bile çıkartır takar bıçağı. en iyi ihtimalle alt tarafı biz muz yüzünden yaralanmış olursun.

Şiddetin savunulacak bir tarafi tabiki yok, adam seni zorlamiş ama keşke yine de sabır etseydin.
Şikayetçi olsa hapis cezasi var, kemikte kırık, bi de yüzde kalıcı iz derlerse 1yıl sonra sonuçlanir dava ama hapis cezasi çıkabilir.

başta @nundu ve @leonardo olmak üzere hatalisin diyen arkadaşlara +1

hata etmişsiniz.
günümüzde sürekli haklılığını ilan etmeye çalışan olmuyorsa şiddete başvurarak çözmeye çalışan insanlarla çevrili çevremiz.
siz aldığınız eğitimler yetiştiğiniz kültür içinde haklı olabilirsiniz. ama bu size şiddete başvurma hakkı vermez. çünkü o adam da aynı kriterler dahilinde kendince haklı. üslubunun yanlış olması sizin şiddetinizi haklı kılmıyor.

anamur'da yaşıyorum. burada herkes muzcu. adam tepkisinde haklı. bunu daha insanı şekilde söyleyemiyor olması onun eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor. kimse daha nazik ve kibar olması gerektiğini öğretmemiş olabilir. kendisi ogrenememis olabilir.

eskiden insanlar haklı da olsalar yaşananları sineye çekmeyi bilirdi. toplumsal hayat, büyüklük göstermek, affetmenin erdemi gibi kavramlar vardı.
artık hakliyim; uyardım. olmuyorsa dövdüm/ ku fur ettim/silahla vurdum var.

çok acı.

Hata etmişsin, bu adamlar kendi aralarında kavga ederken birbirlerini kafasına 2 kiloluk tartı kilosu fırlatan adamlar. Şansın varmış ki çok sevilen ve kollanan bir adam değilmiş, yoksa çok pis patates ederlerdi seni.

Adam öküz olabilir, iletişim kurmayı beceremiyor olabilir. Ama haksız değil, muzu "x liralık" alamazsınız, üzüm ya da erik değil. Kolayca tartıda miktar ayarlanamıyor, buket (ya da deste) halinde satmak ya da en kötü buketi yarıya bölerek satmak en az zararla satış yapmasını sağlar. Kalan tekler hava alacak ve kararacak, zarar etmek istemez.

İşte bunları tatlı ve gülümser bir dille anlatmak varken öküzlüğü seçmiş, ama bu seni tamamen haklı çıkarmaz. Küfretmemiş, hakaret etmemiş.

@John Bloor +1

@john “küfür etmemiş hakaret etmemiş” değil. Ettiği küfürün ardından elimdeki poşetleri bırakıp tezgahın arkasına yürüdüm. Baktım devam ediyor bunun üzerine eylemi gerçekleştirdim.

puhutv.com

bu kez de toparlanmak için komedi filmine ihtiyacın olucak.

onu da ayrı bir duyuruda sorarsın.

Yağmurda bir yürüyüş iyi gelir

uzun bir yürüyüş iyi gelir şöyle 3 saat, 15 km filan.

b12'ni ölçtür. düşükse yükselt, d vitaminine de baktır. olmadı yoga yap kasların açılsın. pıss diye uyursun.

Hocam ben senin diğer duyurunu da hatırlıyorum senin psikoloji gidik bayağı.
Bi toparlan silkelen bence. Anlıyorum mutsuzsun ama şöyle düşün hayat düz bir çizgi değil iniş çıkışlarla dolu ve sen de ne yazık ki iniş dönemindesin şu an. Ülkenin durumu sadece sana kötü değil hepimize kötü ona yapacak bir şey yok ama geri kalanlar için biraz silkelenip çabalaman lazım. Çok düşünme gün doğmadan neler doğar hayatı biraz akışına bırakıp yaşamak lazım. Yeni günün ne getireceği hiç belli olmuyor.

Sana oradan ötüp durması kolay sıkıyosa gel de yaşa bakalım diyebilirsin ama seni temin ederim senden daha kötü şartlardayım şu an.

Ağlanıp sızlanmak yerine elindekilere şükret ve durumdan rahatsızsan faha iyisi için ne yapabilirim diye düşün. Bir plan yap ve onu uygulamaya çalış. Ve fazla da düşünme insan her şeyi kontrol edemiyor.

Ben de seninkine benzer bir durumda hissediyorum. Benimki de yeni mezun psikolojisi ve yanlış bölümü okuduğumu anlamamdan kaynaklı.Bir şekilde hayata tutunacağız. Ben behzat ç izleyip yaşama bağlanıyorum. Canım sıkılınca hayaletle sohbet ediyorum. Arada amirim takma la bu kadar falan diyor. Takma la bu kadar en fazla 60 yıl daha yaşarız. Az kaldı.

Atfetmiyorum.
Edit: İnançlıyım ama bu eşit değil yaşamdan zevk almak ya da hayat, yaşamak çok güzel. Doğru bir şekilde yaşayıp ölmek hayata dair tek gayem. Ha bu ne derece anlamlı yapiyor bilmiyorum.

hayır, hiçten geldik hiçliğe gideceğiz.

Atfedemiyorum. Bulamiyorim anlam. Eskiden anlam yuklerdim de kalmadi artik anlam. Sikayetci degilim ama anlam da bulamıyorum.

hayır. yaşamak için bir şeylere bağlı hissetme zorunluluğunu sevmiyorum. tabii ki hayatımı daha güzel ve yaşamaya değer kıldığını düşündüğüm kişiler, durumlar vs. var ama bunlara odaklanmıyorum. hayatımın güzelliğini başka şeylerin belirlemesini istemiyorum, kontrol büyük ölçüde bende olmalı. yani atıyorum sevgilim vardır ve çok mutluyuzdur ama onu "hayatımın anlamı" saymam asla - o hatayı ergenken yaptım, sonrasında toparlanmam 3-4 yıl sürdü. bir tane hayatım var, bir kez yaşayacağım. o yüzden kendi kararlarımla, kendim için, bana bağlı şeylerle yaşamak istiyorum onu. "biri gider diğeri gelir" demiyorum, belki gelmez ama gelsin ya da gelmesin herhangi bir şeye anlam yüklemeyi doğru bulmuyorum. anlam verdiğim çok fazla şey var ama 1-2 tanesinin yok olması sarsmaz. o şekilde dengelemeye çalışıyorum.

hayatımdaki en büyük trajedi kardeşlerimden birini veya annemle babamı kaybetmem olur. o da zaten eğer ben onlardan önce olmazsam eninde sonunda gerçekleşecek. çok çok zor bir şey olduğunun farkındayım, tecrübe etmeden o acıyı tahayyül etmem de imkânsız ama sonuç olarak o günün geleceğini ve o acıyla karşılaşacağımı biliyorum. o açıdan ona da mental olarak hazırım.

bu şekliyle hayat daha güzel, yaşanabilir ve stabil benim açımdan. bugün tatil yapabilmeyi seviyorum. yarın yeni bir şey öğrenebilmeyi, belki akşam yemek yapmayı seveceğim. sonraki gün yürüyüş yapmayı, sonraki gün başka bir şeyi... hepsini bir araya toplamaya gerek yok; hayatı güzelleştiren belki milyonlarca şey var, biri yoksa diğeri olacak.

netice itibariyle buraya özel bir görev için gönderilmedik, hepimiz benzerinden milyarlarca olmuş ve olacak yaratıklarız. o yüzden çok şeyapmamak lazım. nasıl iyi hissedeceksem, nasıl mutlu olacaksam, ne bana huzur verecekse onu yaparak yaşamaya; onu yapamıyorsam da onu kovalamaya çalışıyorum. geberip gitcem zaten vakti gelince, anlam aramakla uğraşamam.

abi anlam yoksa neden çalışıyorsunuz, neden uğraşıyorsunuz? miras mı yiyiyorsunuz? sabah 9 akşam 5 nasıl çalışabilir insan anlam bulamıyorsa hayatta?

onu diyorum işte, hayatı niye sınırlayıp tek bir kavrama indirgiyorsun? 9-5 çalışmak demek tek bir günde en az 8 saati dışarıda ve başka insanlarla geçirmek demek. gün içinde hiç mi bir şey gelmiyor başına? kimseyle mi sohbet etmiyorsun, hiç mi hayal kurmuyorsun, hiç mi "ilginç" bir şey görmüyorsun?

geçen akşam okuldan dönerken ben otelin önüne çuvalla adam attıklarını gördüm. gerçekten. bagajdan çıkarıp çuvalla otelin önüne fırlattılar adamı. şerefsizim kanım dondu. hayatımda bir daha böyle bir şey göreceğimi sanmıyorum. o gün okula gitmeseydim, "yürümeyi canım istemiyor" deyip metroya binseydim bunu göremeyecektim mesela. anlam istiyorsan anlam işte, kaç kere görüyon böyle bi şeyi.

anlamdan kasıt nedir? Ben günlük anlık yaşamıyorum meselâ, öldükten sonrasına ve bir hesap zamanı olduğuna inanıyorum, e o yüzden direkt bir anlamı var benim için, hiçbi şey doğ yaşa toprak ol kadar basit değil, olamaz da bana göre.

Yaşadıktan sonra geriye baktığımda anlamlı bazı tecrübelerimin olduğunu görüyorum. Ancak yaşarken anlam arama amacıyla yaşamıyorum, belki de bulamadığımdandır.

Ac mi kalalim calosmayip da?
Yeme icme eglenme gezme tozma sex yapma kokain partisi yapma gibi ihtiyac ve arzulari karsilayabilmek icin çalışıyoruz.

anlam bulamıyorum. neden gelip nereye gittiğimizin tamamen bir belirsizlik olduğunu benimsedim. tek amacım genel anlamda mutlu ve huzurlu bir hayat geçirmek.

ha madem mutlu olmak istiyorsun neden 8-5 çalışıyorsun demek anlamsız ama. sonuçta istediklerimi yapmam için para lazım değil mi? gezmek için, güzel yemekler yemek için, kaliteli bir hayat için. kazandığım parayla minimum mal mülk maksimum zevk harcaması yapmaya çalışıyorum.

belki saçma bir motivasyon ama yenilmez filminde mesela adam boksun tanrı tarafından verilen bir yetenek olduğuna inanıp yeteneğini göstermenip boks yapmanın onun amacı olduğunu söylüyordu.
benimki de benzer hayattaki potansiyelimi açığa çıkarıp yetenkli olduğum konuda en iyis olmaya uğraşıyoum.

herkes istediği kadar istediği şeye inanmakta özgür.. ancak bu dünyadan göçüp başka bir dünyada sonsuza kadar yaşayacağınıza nasıl inanabiliyorsunuz işte bunu anlamıyorum..

bilim olmasa ben de gözümü karartıp böyle fantezilerin peşinden koşardım ancak gözümüzün önünde bilimsel olarak ispatlanan şeyler var.. herşeyden önce milyarlarca galaksi var arkadaş.. evren kocaman bir rassallık denizinde yüzüyor.. dünyada gerekli şartlar oluşmuş haliyle canlılar peydah olmuş işte.. bu gerekli şartlar hangi gezegende oluşursa orada da benzer gelişmeler yaşanacaktır..

hadi bütün bunları geçtim malum şahısın insanlık için verdiği mesajlar hep cinsel içerikli mi olur, kadınlara ikinci sınıf muamele yapan bir sistem kurmuşlar herkes hayatından memnun.. erkekler ölünce hurilere koşacağını hayal ediyor ama kimse bu kadınlara ne olacak diye sormuyor.. sen şimdi annenin kız kardeşinin nurilere koşacağını hiç hayal ettin mi.. hayır.. tek egemen sınıf erkekler, onlar da hurilerle alemlere akacak.. yersen..

uzun lafın kısası, dünyaya bir kere geliyoruz onda da hayatın tadını çıkartmak lazım.. her anın kıymetini bilmek lazım.. mutlu ve huzurlu bir hayat yaşayabiliyorsan senden iyisi yoktur.. başkalarına karşılıksız yardım edebiliyorsan başkasının malına göz dikmiyorsan düşenleri kaldırmak içinden geliyorsa işte o hayat benim için anlam kazanıyor.. her ne yapıyorsam sadece içimden geldiği için yapıyorum, bonus toplamak için değil..

@strobist, muhatap benim sanırım. Belki de huriler nuriler vs şeklinde ve sizin görmek istediğinizi gördüğünüz şekilde düşünmüyorumdur? Bilimsel kanıtlar sizi tatmin etmiş, beni etmiyor bu kadar basit. Hayatı sizin kadar basit ve boş görmemek de benim tercihim.

@mslny neden seni muhatap aldığımı düşündün anlamadım.. ben genel olarak kendi düşündüklerimi yazdım.. sana bir yanıt olarak yazsaydım en başa senin adını koyardım.. tıpkı burada olduğu gibi.. mutlu bi haftasonu dilerim..

Hayatta en alelade, en sıradan olayın, sürecin, varlığın bile içi sonsuz anlamlarla dolu.

Görebilen, içtenlikle o anlamlara açık olan, onu tüm ruhuyla duyumsayıp; o anlamların insana verdiği sorumluluklarla yüzleşmeye hazır olan biri esas huzura ve tatmine ulaşır.

İnisiyatifin sende olmadığı bir şekilde varolduğun bir dünyada beden, akıl ve ruh gibi bütünlüklü ve belli ihtiyaçları olan, onlar olmadığı zaman da arazlar çıkaran bir varlığın var. Ruh mesela; saf sevgiyle, akıl rasyonel bilgiyle, beden de ikisinin anlamlarını bulmasına biyolojik süreç sağlayan varlığıyla...

Hepsine ek olarak; anlamın olmadığı bir yerde anlamlılığı arayan; “anlam ve aidiyet” arayışına giren bilincin ne olacak?

Neden anlam aramaya bu kadar programlı ve bulmadığında önce ruhsal, sonra da bedensel negatif karşılıklar veriyor?

böbreklerimizin şekli neden öyle olmuş onu düşünüyorum.

@strobist, öbür dünyayı kastederek özellikle anlam atfeden yoktu benden önceki cevaplarda, o yüzden üstüme alındım. Teşekkür ederim, size de iyi akşamlar.

"anlam atfetmiyorum" ile "hayatı zevk aldığım, çok güzel olduğu için yaşıyorum" cevabı bence eşdeğer. hayatımın çeşitli zamanlarında bu cevapları vermiş birisi olarak, maalesef uzun dönemli bir dayanak sağlamıyor bu cevaplar. hayattan her zaman zevk alamazsınız, hatta nadir anlar dışında hayat zevk falan vermez. umarım hayatınızın sonuna kadar hayattan çok zevk alan insanlar olarak kalmayı başarabilirsiniz ama ben pek başaramadım.

bilimin dini boşa çıkardığını düşünmüyorum. evet çok salladı teizmin temellerini, mesela @leventbilgen'in ruh-beden-akıl ayrımını bile bilimsel anlamda kabul edemiyorum. ama bilim yine de evren hakkında çok az şey söyleyebiliyor, dahası söylediklerinde mânâ ve anlam da yok. canlılığın bir tesadüften, bilincimizin de öyle ya da böyle yok olacak bir kimyasal-biyolojik reaksiyondan ibaret olması bilimsel "gerçeğini" kaldıramıyorum. bir zamanlar kaldırıyordum, ama biraz yalnız kalıp düşününce muazzam bir boşluk hissi yaratıyor.

hayata ulusun refahı, işçi devrimi gibi seküler anlamlar da yüklenebilir. hatta bence içinde yaşadığımız dünya bize "hayatı zevk için yaşıyorum" ile bu ulusal devotion karışımı bir ideoloji yüklüyor doğuştan. ama bu da kalıcı değil, komünizm geçen yüzyılın radikal bir din alternatifiydi, bugün neredeyse tamamen silindi gitti. ya da kendimi neden türk ulusuna adayayım? konyalı aptal bir köylünün refahı artacak diye neden kendimi paralıyayım?

Hayır, atfetmiyorum. Yeterince anlamlı zaten hayat, benim anlamıma baktığını düşünmüyorum. der meister + 1
Kötü zamanlarda da anlam aramıyorum. İyisiyle kötüsüyle ilginç bir şey hayat.

Etmiyorum. Iradem disinda dunyaya gelmisim, hayatta kalmak zorundayim iste, yasamak. Olunce de hikaye bitecek. Ot gibi yasamiyorum tabi ama buyuk buyuk anlamlar atfetmiyorum.

hayır yaşayıp ölüyoruz işte

evet ediyorum.

bir insan olarak hayata bir insanın gözünden bakabiliyorum. bence insan harika bir yaratık. yaptıkları aptallıkları bir kenara bırakırsak gerçekten insan muazzam yetenekte bir yaratık.

icat edilen bunca şeye bakınca gerçekten hayret ediyorum. ateş, yazı, tekerlek, elektrik, bilgisayar, internet, telefon, yapay zeka, blockçhain... ve devamı ne olacak bilmiyorum. bildiğim bir şey varsa, o da yeniseyler hala keşfediliyor olacak. insanların müziği icat etmesi, şiir yazması, duygularını tabloya ya da heykele dökmesi.. gerçekten çok büyüleyici. ne kadar da yetenekli bir varlık bu insanoğlu.

düşüncelerimi ifade etmem için dil icat edildi. dili öğrendim ve size yazıyorum burada düşüncelerimi. şu anda bu yazdıklarımı evinizde(her nerede iseniz artık) nasıl okuyabiliyorsunuz? bunu, tabii ki biz insanlara benzeyen başka insanlar mümkün kıldı.

geçmişte insanlar dünya'yı daha iyi bir yer haline getirmek için çalıştılar ve çıtayı bir yere kadar getirdiler, bize teslim ettiler. bence bizim görevimiz de bunu alıp geliştirip, gerekirse yerine, aynı amaca hizmet edecek başka şeyi keşfedip bir sonraki kuşağa aktarmak olacaktır, onlar da bir sonrakine...

insan isterse ve gereklerini yerine getirirse harika şeyler yaratma potansiyeline sahip bir varlık. büyüleyici yeteneklere sahip.

inançlı değilim. tanrı ve dinleri de birkaç bin yıl önce biz insanlar icat ettik. bunu biliyorum. hayatımı bunun üzerine harcamamaya karar verdim.

hayat sabit olmamalı. değişmeli. ki öyle de oluyor.

biz insanlar ultra zeki varlıklarız. ancak sınırlı yeteneklerimiz ve duyularımız olduğundan her şeye henüz cevap bulamıyoruz.

hayatıma anlam katan şey şu düşünce: dünya'yı daha iyi bir yer haline getirmek. benden öncekilerin yaptığı gibi. bunu yapmak istiyorum. dünya'yı dini hikayelerde anlatılan cennetten çok daha güzel bir yer haline getirebiliriz. zaten bunun üzerine çalışıyoruz.

Kabak 10 dakikada hazır oluyor o açıdan oldukça iyi. Lahana aynı şekilde hızlı bir şekilde oluyor. Siz beğenir misiniz bilmem ama ben genellikle etle yapıyorum bu sebzeleri ve içine soya sosu ekliyorum.

Mesela tavuk göğsünü ince dilimler haline getirip mısır ununa batırdıktan sonra yağda beş dakika pişirip alıyorum. Daha sonra soğan, kabak-lahana, havuç vs. istediğim sebzeleri 10 dakika kadar pişiriyorum. Daha sonra da biraz soya sosuyla beraber hepsini karıştırıp servise hazır hale getiriyorum. Kıvamı falan oldukça iyi oluyor. Biraz uzak doğu usulü oluyor böyle bizim sulu yemeklere benzemez ama hoşunuza gidebilir.

Siyah fasulye al konserve, marullu hıyarlı domatesli biberli salata yap, üstüne dök. Bunu da Barilla pasta sosulu makarnanın yanında salata olarak ye. Mis gibi kolay yemek sana.

Tabi baharat önemli, düzgün miktarda doğru baharatları kullanırsan tadı da güzel olur.

Dondurulmuş sebze, konserve bakyatlarla uğraşmadan yemek yapabilirsin. Helmeli suyu için domates rendesi veya hazır domates püreleri satılıyor, onlardan biraz ekleyeceksin. Hadi soğanla da uğraşmak istemezsen dondurulmuş hazır küp soğanlar da var. Dünyanın en kolay işi.

taze fasülye, düdüklüde 15 dk sürüyor

patlıcanı tüpün üstünde çözle sen iyisi. illa pratik olsun diyorsam.

Burda ifşalardan gördüğum kadarıyla hep 33 aşağisi. Hem yıllardan beridir bekar takılan hatunlar var burda. Burdan umudum yok.

Kursa yazılsın

cafelere gidip erkeklere kesişsin. gülümsesin
kesin birisiyle evlenir.
erkeklerin hiçbir kriteri yok inan ki

cafelere gidip erkeklere kesişsin. gülümsesin
kesin birisiyle evlenir.
erkeklerin hiçbir kriteri yok inan ki


+1

ülkemizde kadınların alıcısı her zaman var.. elini yukarı kaldırsa en kötüsünden 3 5 kisi bakar.

belediyenin vs. kurslarına gidebilir. tabi evlenmek amacıyla değil, ilgi duyduğu bir alana gitsin. orada belki birileri ile tanışır.

işi gücü yok mu oralardan yürüyen çıkar. hem artık ben seçerim yaşınıda geçmiş. önüne çıkana kapak atması lazım.

(bkz: ekşi sözlük fuck buddy aranıyor ilanları)

(bkz: ekşi sözlük sevgili aranıyor ilanları)

tinder indirsin, bio'ya evliliği istediğini mizahi bir dille yazsın.
caz vs gibi kısmen kalitesiz erkeklerin uzak durduğu konserlere gitsin yalnız erkeklerle konuşsun.
ekşi sözlük yalnız erkek dolu. burada ifşa başlığı işe yarayabilir.
couchsurfing buluşmalarına gitsin yabancı erkekle buluşur. türkler de geliyor. bak hatta bu bayağı iyi fikir çünkü yaşları geçkin insanlar oluyor buralarda. ve yalnız oluyorlar.

ben kadın olsam, tinder plus alıp konumu londra/zürih/ny/la'e getirip zengin koca bulurdum 33 yaşında olsam. 35-36'tan büyük erkekle de evlenmezdim.

Erkeklerin hiçbir kriteri olmasa o kız zaten şimdiye kadar 33 kere evlenirdi.

Eski manitasını unutsun belli ki unutamamış hala.

Evde kalmış, bu saatten sonra zor. Şaka şaka. Her kör satıcının bla bla

biriyle alti sene iliskisi olmus birinin gorucu usulunu kabul etmesi cok acayip.

yasi kucukleri sirf yasi kucuk diye mi kabul etmiyor?

Bunun için evlenip bir de çocuk yapacaksa psikiyatra görünsün.

Görücüden kurtulmak için mi illa evlenmesi gerekiyor? Doğru mu anladım?

biraz daha sosyal olabilirse illa ki birileri çıkar. kadın/erkek bağımsız olarak söylüyorum; herkesin bir alıcısı vardır.

Arkadaşlar görücülerden kurtulmak için mi evlenmek istiyor nasıl bir çıkarım. Hey Allahım sinirlenmiycem. Bir tane kadın işyerinde oģlu için yazıldı buna. Oğlan da 27 miş. Görücü dedıģim bu. Tabi ilişkisi onu ćok yıprattı kolay mı. Ayrılık sebebi üstüne üstlük ihanetti. Ama eskisi gibi değil artık gülüyor ciğerparem. Ben kendi kendime gelin güvey yapmaya çalışıyorum. Artık bu saatten sonra seçme şansı yok demişsiniz lakin mayışlı memuru tipi çekmedi diye reddetti. Bu arada kendisinin mükemmel güzel bir yüzü var. Üni.den arkadaşım herkes beğenirdi sadece ben değil. Nasip kısmet

"İlla evlenmek zorunda mı demeyin, illa evlenmek zorunda olduğunu düşünürsek ne yapabilir?" Böyle bir cümlenin üzerine illa görücü gelenlerle evlenmek zorundaymış gibi bir anlam çıkıyor! Evet Allahım "çıkarım" ın sebebini oluşturan a sinirlenmeyeceğiz! Akıl fikir, Türkçe anlam bozukluğu!


.

evden dışarı çıksın.. bir takım kurslara aktivitelere katılsın.. bu aktivitelerde kendisiyle iletişim kurmaya çalışan erkeklere burun kıvırmasın konuşsun, iletişim kurmak önemli..

"birlikte oraya gidiyoruz buraya gidiyoruz" gibi davetleri geri çevirmesin, grup aktiviteleri her zaman için güzel bir başlangıçtır.. insanlar birbirlerine alıştıkça gerçek yüzlerini göstermeye başlıyor, hatta niyetlerini de belli etmeye başlıyorlar..

toparlarsak, ilk adım evden çıkmak..

Dikkat ettiysen nokta koymuşum ve başlığa istinaden kurmuşum illa evlenmek zorunda mı demeyin cümlesini. ama sözünü ettiģin anlam bozukluğunu hala anlayamamiş olsam da buna kafa yorcam bi ara nasıl olduğunu.

Bu arada kızın gideri varda 36 yaşımda bi arkadaşıma ayarlayabilirim. Tel no yollayın. Lokasyon ankara

Çocuk boylu poslu, döşü kıllı, parası var, ekmediği yerden biçer, çalışkan, tipi de iyi. Geçenlerde nişan attı. Sığır gibi geziyo arkadaşlarıyla. İki tane ıskartadan bi per yaparız belki.

Bizim kız istanbul'da ama. Ay olur mu dersin. Bence sen oğlandan numarayı al ya da ben kıza soruyum bi.

ooo hadi hayırlı olsun. düğüne bizi de çağırın :)

Yani bu tarz olsun bitsin bir an önce, anlayisi mutsuz bir evliliğe itebilir. Bana sorarsanız acele iş yapmamak lazım elbette hayatın akışında karşısına çıkacaktır.

İstanbul’daysa olmaz ya. Gerçi bizimki beğenir belki. Belli de olmaz bu işler. Bakarsın hemen evlenirler. Sen bana boş mesaj at cevap olarak numarasını vericem arkadaşın. Mobildeyim ben atamıyorum ilk

cevap: yine internetten.

ingilizce varsa, okcupid kullansin. yabanci koca bile bulabilir.

ben bi çeyrek takarım. hadi hayırlı olsun.

Arkadaşıma mesaj yoluyla epey teklif geldi. Bu konudan kendisine hiç bahsetmeyceğim. Sırayla numaraları bir tanıdık nosu gibi vereceğim kendisine. Eğer kalleşlik yapar bu sorumdan söz ederlerse ona o zaman güzel bir dille uzah ederim. Nasibin nerden geleceği hiç belli olmaz. Tabiki pat diye evlilik olmaz gorüşüp tanışilir. Bu sorumu silmeyeceğim. Belki yalnîz hemcinslerime yardimcı olur az da olsa. Hepinizin mutlu beraberliği olsun inşAllah. Teşekkür ederim cevaplarınız için.

@darkrocq birşeyler yakalamış gibi sanki. net olmakta fayda var.

Darkrocq:D +1 piremses+1

Couchsurfing iyi fikir, paçoz diyebileceğim cinslikte bir kız yabancı koca buldu. Bir de İstanbul'da kullandığım bir tandem sitesi vardı adı aklıma gelmedi şuan bilen varsa yazarbilir belki. Dil bilmese de Türkçe öğretir, çevre edinir.